Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Çağrı Güler Mustafa Baykut M. Ali Güneş Urus Kemal Gülsüm Çakıl Ayşe Ibrık Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

17 Eyl 2014

YAŞANMIŞ GERÇEKLER 11


       Bölüm (11)
        VAHVAH YORULMUŞ:
       Rahmetli anam anlatırdı.1940'larda Çağlayancerit’in yolu yokmuş o tarihlerde dereye yukarı bir Cip gelir muhtarın evinin önünde durur. Cerit’te Hıltlar sülalesinden 90 yaşının üzerinde saf ve temiz kalpli Zeynep isimli yaşlı bir teyze varmış, Bu teyzemiz durmadan o yaşında bağda bahçede çalışırmış. Akşamüstü bahçeden eve gelirken ineği için bir kucak ot yolmuş köye geldiğinde muhtarın evinin önünde harıl, harıl çalışan bir Cip’e rastlar. "Vay hayvan vay seni çok mu yordular der." Kucağındaki oto cip’in önüne atar bekler cip otu yemez. Bir komşu gelir Zeynep teyze o ot yemez der. Vicdansızlar hayvanı çok yormuşlar yer mi der. Biraz bekledikten sonra otu cip'in önünden alır evine gider...
        YARDIM SEVERLİK
       1955–59 yılları arasında Köylü yaz evlerine göçer köy tamamen ıssız kalırdı. Güz gelinceye kadar kimse köy evine dönmezdi. Köyde ya üç ya beş ev kalırdı. Elektrik yoktu. Karanlıkta korkudan sokaklara girilmezdi. Köyde büyük sessizlik olurdu. Köylü Cuma’larda köye gelirlerdi kimi at’ıyla Katır'ıyla merkebiyle Kimi haftalık ekmek yapardı kimi hayvanlarına yem vermek için samanlıkta çırayı unutur evlerde yangınlar çıkardı. Ev tamamen yanardı köyde kalan üç beş kişi satırlarla pınardan su taşır yangını söndürmeye çalışırlardı. Söndüremezlerdi. Köyün ileri gelenlerinden Rahmetli Salman Yel (salman çavış) Hasan yaman (gavız Hasan)
      Salman çavış (Mehmet Yel) ve Hasan Yıldızlı (Padişah) bu kişiler evi yanan darda kalan köylülerin yardımına koşarlardı. Zahire yiyecek çul çuval kap toplarlardı. Evi yanan komşunun tüm ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılarlardı. Bu kişilerden sağ olan Padişah kaldı ona da hayırlı uzun ömürler diliyorum. Evvel köyümüzde komşuluklar dostluklar varıdı. Büyüğe saygı küçüğe sevgi varıdı. Hasta olan komşuyu defalarca ziyaret ederlerdi. Şimdi komşunun komşudan haberi yok. Apartmanda aynı katta oturan komşu sağındaki solundaki komşusunu tanımıyor. Günümüzde bunlar yok oldu. Hısım akrabalık yok oldu. Yüce Rabbimiz sonumuzu hayır eylesin...
        YANNIKLIK İÇİN GELDİM:
       Mahallede kulağı hiç duymayan yaşlı bir teyze varmış. Tanıdığı birinin evine gider. Ev sahibi yaşlı teyzeye “Hoş geldiniz?” der. Teyze “Yannıklık için geldim.” der. Adam galiba duymadı deyip tekrar hoş geldin der. Teyze “iki keçi bir de koyunum var.” Der. Adam teyzeye, “Ben ne diyorum sen ne diyorsun?” deyince “Oğlum yoğurdum ekşiyor yannık için geldim.” der. Adam “Teyzenin işi gücü yannık. Kulağı da hiç duymuyor.” deyip yakın komşusundan bir yannıklık keçi derisi satın alır, teyzeye verir. Teyze; “Oğlum Allah senden razı olsun.” Der. Ve sevinerek evine gider...
        YEDİĞİ ÇANAĞA: (s.çıyor)
       Daşo dedenin sığırı, davarı, katırı, bir merkebi kapısından eksik olmazmış. Merkebi çok huysuzmuş. yemini yer ahırına (..çarmış). Mevsimlerden kış, bir gün böyle iki gün böyle derken Daşo dede bir kış günü cana gelmiş kar'ın yağmasını bekleyen dede. Gece dışarı çıkıyor ki çok şiddetli kar yağıyor. Ahıra iner merkebi dışarı çeker sırtından semerini alır karın altına sürer. Sabahleyin oğlunun biri babasını yoklamaya gelir.“merkep dışarda üzerine kar yağmış. Baba eşeğin suçu ne de kışın günü karın altına sürdün yazık değil mi?” deyince “oğlum O nankör yediği çanağa (..çıyor)” onu boşadım der. Oğlu ne kadar ısrar ediyorsa da baba “o üçten dokuza benden boş onu boşadım” der. Bu söz üzerine oğlu merkebi alır kendi evine götürür. Daşo dede merkebi bir daha evine koymaz...
        YOLCU DEĞİL KÜRT:
       Çağlayancerit’ten Kahramanmaraş’a her gün her saat dolmuşlar gider gelir. Bir gün Maraş’tan gelen dolmuşu kontrol için göynük karakolunda askerler durdurur. Komutan dolmuşta fazla Yolcuların olduğunu görür. Şoföre “Arada yolcu gider mi? Bunlar neci?” der. Şoför hazır cevap olarak “Komutanım onlar yolcu değil. Kürt.” der. Komutan “Bu defa sana ceza yazmıyorum. Bir daha arabanıza fazla yolcu almayın.” der. Şoför yoluna devam eder. Bozlar köyüne geldiğinde durur. Aradaki yolcular iner şoför “Para!” der. Yolcular ne parası der “Biz yolcu değiliz. Biz kürt’üz.” derler. Ve böylece şoföre para vermeden giderler...
       YOLDA BİR ŞEY BULUR:
      Bahçeye giderken kadın yolda bir telsiz telefon bulur. Telefon olduğun bilmez, alır bahçeye götürür. Bir kenara bırakır, bahçe işlerini bitirir Telefonu alır eve gelir. Telefonu bir kenara koyar biraz sonra telefon ötmeye başlar. Kadın panikler. Telefonun üzerini minderlerle kapatır. Telefon yine de çalar. Biraz sonra ses kesilir. Kadın “Oh be kurtuldum.” der. Aradan on dakika geçer, yine çalar. Kadın oğlunu çağırır. “Oğlum bahçeye giderken yolda bir şey buldum. Bahçede seslenmedi. Eve getirdim ötmeye başladı. Üzerine minderleri kapattım yine susmadı.” der. Oğluyla eve gelir. Üzerinden minderleri alır. “Ana bu bir telefonmuş. Bundan korkulur mu?” deyince “ne bileyim ben” der. Oğlu telefonun sahibini bulur, teslim eder...
       YUMURTA YEMEZ:
      Cerit’te bakkal yok. Camız emmi ve oğlu Ahmet alışveriş için Kahramanmaraş’a giderler. O gün Maraş’ta yasinin hanında yatarlar. Sabahleyin alışverişlerin yapıp eşyaları heybelere koyar, Yaya olarak düşerler yola ikindi vakti Başderviş’li köyüne gelirler, acıkırlar. Camız emminin tanıdığı bir arkadaşının evine varırlar. Evin hanımına “Bacı biz acıktık bize bir yemek ver.” der. Hanım dört tane yumurta pişirip sofraya getirir. Oğlu Ahmet muzibin biri “Bacı keşke bu yumurtaları pişirmeseydin. Babam yumurta yemez.” der. Baba utanır yumurtadan bir lokma bile almaz. Ahmet yumurtayı yer. “Babam tarhana yer.” der. Kadın bir tepsi tarhana ıslar getirir.
       Yaşlı baba tarhanadan bir diş alır yiyemez. Çünkü ağzında diş yok. Baba aç oğlu bir tepsi yumurtayı yer. Yola koyulurlar. Baba köyün yakınındaki üzüm bağlarından birine girer. Ahmet kendi kendine “Babam aç kaldı. Üzüm yemeye bağa girdi. İnşallah bir salkım da bana getirir.” der. Babası üzüm ile karnın doyurur. Eline bir salkım üzüm, bir de sağlamından serpene alır. Gelir oğluna üzümü uzatırken bileğinden yakalar “(..diğimim oğlu) Benim yumurta yemediğim sana mı kaldı da beni aç bıraktın?” deyip elindeki serpeneyi Ahmet’in üzerinde kırar. Babası Ahmet'in yediği yumurtayı burnundan getirir...
       YÜZÜNE KONUŞURUM:
      Birkaç kişi akşam bir komşuya giderler. İçlerinden biri o kadar safmış ki televizyon haberlerini izlerken o günün başbakanı Ulus’a Sesleniş konuşması yapıyormuş. Adam sus be hep yalan söylüyorsun seni eskiden beri tanıyoruz der. Ardından da kusura bakmada “Ben adamın yüzüne konuşurum arkasına konuşmam der.”Arkadaşları gülmüşler. “Başbakan senin dediklerini duydu mu? Yüzüne konuşacaksan Ankara’ya git, orda konuş.” demişler. Adam “Allah, Allah şimdi bu adam dediklerimi duymadı mı?” demiş. Arkadaşları “Duymadı.” deyince “Desene bütün öfkem boşa gitti. Tüh be!” demiş...
        ZATEN ÖLECEĞİM:
       Sahipsiz ve kimsesiz Ahmet amcamız babasından kalma, kapısı kırık, penceresi naylon, duvarların sıvası dökülmüş, üzerinden birkaç mertek kırık, çamur duvar taştan yapılı evde yaz kış yaşıyordu. Dünya malında hiçbir şeyi olmayan Ahmet amcanın bir davulu bir de zurnası vardı. Düğünlerde zurna çalar. Ramazan ayında davul çalarak köy Halk’ını sahura uyandırırdı. Bu insan akşamüstü bir arkadaşına “yoldaş bana bir ekmek al” der. Arkadaşı ekmeği alır. “Kuru ekmeği nasıl yiyeceksin içine bir şeyler alayım.” der. “Zaten öleceğim kuru kuru yerim daha iyi der. Arkadaşı “Ahmet amca o nasıl söz ölmek o kadar kolay mı?” der. “Kolay yoldaş kolay” der. Aldığı ekmeği koynuna koyar. Eve varır. Ekmeği yemeden yatar. Yatış o yatış bir gün sonra eve varırlar ki Ahmet amcamız ekmeği yemeden ekmek koynunda ölmüş. Yüce Allah' rahmet diliyoruz...   Âşık Ali Ataş
------------------------
Tıkla Tümünü Oku

Hiç yorum yok: