Şair İçin Yazılanlar Yaşanmış Gerçekler Benim Yaşadıklarım Benim Yazdıklarım C.Âşıklar Şairler Kim Kimdir? 1 Kim Kimdir? 2 Ölenlerin Resimleri

Manşet Haber

ENGELLİ VE MECNUNLAR

MECNUNLAR VE ENGELLİLER

26 Kas 2019

BENİM YAŞADIKLARIM 8

       Bölüm 8
        SAÇLI SAKALLI SANMIŞTIM:
       On parmağımda on marifet olduğu gibi su tesisatçılığı yapıyordum. Bir köylümüzün evinin su tesisatını yapmaya gittim. Evin hanımı beni tanımazmış. İsmimi duyarmış. Orada bulunan biri “Âşık Ali hoş geldin” dediğinde hanım beyine sorar. “Âşık Ali dedikleri adam bu mu?” deyince beyi “Evet hanım. Neden sordun?” demiş. “Âşık Ali, Âşık Ali diyorlardı. Bende saçlı sakallı biri sanmıştım.” Daha gençmiş der.
       SAFMIŞIM
      Çocuk iken safın tekiymişim. 1. Konu Bazen anama sorardım ana beni nereden aldınız? Dediğimde oğlum seni bir leylek getirip evimizin önündeki gozun başına bıraktı baban çıktı seni oradan aldı geldi derdi. Leylek nedir dediğimde ayakları uzun kanatları iri bir kuştu derdi. Hemen inanırdım. 2. Bir konu ara sıra yer oynardı ana yine ne oluyor? dediğimde yavrum yerin altında iki tane sarı öküz var onları bunelek tutuyor başlarını sallıyorlar o yüzden yer oynuyor derdi bende inanırdım. 3.Konu geceleri bazen ay tutulurdu köylüler teneke çalardı sala verirlerdi silah sıkarlardı. Ana ne oluyor dediğimde çocuğum Ay’ı yılan yutmuş yılanı korkutup ay’ı bıraksın diye köylü gürültü yapıyor derdi. Bende inanırdım hey gidi günler gerçekten ne kadar safmışım ben.
        SERÇELERİNİ ALDIM:
       Eskiden köyümüze kar çok yağardı. İlkokul üçüncü sınıfa gidiyordum. Arkadaşlarım serçe düşürmek için happankurarlardı. Okul çıkışında happana düşen serçeleri alıp,  çukuruna edip üzerini kapatıp uzaktan seyrettim. Habbanların sahibi İki arkadaş geldi. “Happanlar kapalı. Serçeleri kaçırmayalım.” diye yavaşça taşı kaldırıp ellerini Çukura soktular. Serçe yerine ellerine dışkı bulaştı. Kar ile ellerini yıkayıp “Bunu kim yapar?” diye kendi kendilerine konuşuyorlardı. Uzaktan seyrediyorum.“Benim yapacağımı söylediler. “Eyvah! beni yakalarlar” dedim. Yakalanmayım diye okul yolumu değiştirdim. Kışın azgın soğuklarda Zorkun Deresi’ni geçerek okula gidiyordum. Beni takip ederlermiş. Bir gün derenin kenarındaki ceviz ağaçlarının köküne saklanmışlar. Anid önüme Çıktılar. Bana neden suyu geçtiğimi, Köprüden gitmediğimi sordular.“Burası daha yakın. Onun için buradan gelip gidiyorum.” dedim inanmadılar.“Bizim serçeleri alıp içine de edersin ha!” deyip beni dövmek istediler. İnkâr etmedim. “Ben yaptım.” dedim suçumu kabul ettim.  “Bir daha yapacak mısın? Tövbe et bakalım.” dediler.” “Tövbe olsun bir daha yapmam.” dedim. Böylece dayak yemekten kurtuldum.
      SITMALI PINAR:   
      Temmuz günlerinde insanları sıtma tutardı. Bir gün beni de sıtma tuttu, titriyordum. Hastalığın ne olduğunu bilen yoktu. Adına sıtma diyorlardı. İlaç yok, doktor yok. Sıtma hastalığının tek bir tedavisi var. O da sıtmalı pınar’a gidip duş almak pınar büklüce denilen yerdeydi. Anam beni bu pınara gönderdi. Soğuk suy ile bir duş aldım. Gerçekten iyileştim. Sıtma tutan kişiler bu pınar da duş alınca iyileşirlerdi. Ben bu hastalığı yaşadım. Tedavisinde sıtmalı pınar’da buldum.
      SIRTIMIZDA TAŞIDIK:
      Kışın kar çok yağardı. Yollarımız kapalı köyde hastalanan insanlar iyileşmeyince İki ağacı sedye yapıp,İki üç metre karın içinde hastayı sırtımızda söğütlü durağına götürür  tirenle Maraş’a gönderirdik. O tarihlerde köyde komşuluk, dostluklar vardı. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi, insanlarda hatır gönül vardı. Komşunun başına bir iş gelmişse onu kurtarmak için köylü seferber olurdu. Hastalar yoklanır, yoksullara yardım edilirdi. Günümüzde bunlar unutuldu. Komşuluk kalmadı. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi kalmadı. Kimse kimsenin umurunda değil.
        SİGARAYA BAŞLADIM:
        Ağabeyim askerden gelirken asker sigarası getirmişti. Babam çok sigara içerdi. Babamdan gizli gizli ağabeyim de içiyordu. Bunlara özenerek bende içmeye başladım. Evden sigara çalarak sokaklarda içerdim. Bir ay kimseye yakalanmadan içtim. Babamdan çok korkardım. Evkozu’nda bahçemiz vardı. Bir kutu kiprit ve sigara aldım. İçerek bahçeye gidiyorum. Bertizli Ali diye bir amca yolda sigara içerken beni yakaladı. “Kuzum sen sigara mı içiyorsun?” dediğinde sesim çıkmadı.“Seni babana şikâyet edeyim de gör.” dedi. Ben ağladım. Çünkü babamdan çok korkardım.  “Ağlama! Bir daha içmeyeceğine bana söz ver, seni şikâyet etmem.” deyice sevindim. Söz verdim ondan sonra sigaraya yakın olmadım. Ali amcaya yakalanmasam belki ömür boyu içerdim. Allah Ali Amcaya rahmet eylesin. Beni sigara içmekten uzaklaştırdı.
        SİNEMAYA GİTTİK:
        Pamuk toplama işi bittiğinde Adana’dan Maraş’a geldik. Bir gece Maraş’ta Arnavutlar Garajında yattık. Yarın akşam anam, ben ve kardeşim üçümüz bir sinemaya gittik. Biletleri aldık, içeri girdik. Sinemanın ne olduğunu bilmiyorum. Filmi daha iyi görelim diye öne oturduk. Film başladı. Beş on dakika kadar seyrettik. Birden bire kavgalar, vurup kırmalar başladı. Karşıdan gelen atlılar üzerimize yürüyor sandım. Bağırarak anamın dizine yattım. “Ana kurtar, atlar bizi tepeleyecek, adamlar bizi dövecek.” Dedim. Anam “Korkma onlar canlı değiller.” dediyse de beni ikna Edemedi. Filmi seyretmeden sinemadan çıktık. Verdiğimiz paralarda boşa gitmiş oldu.
      TAKVİM YAPTIM:
       Kerem Salman askerden yeni gelmişti kolunda takvimli kol saati vardı. Dikkatimi çekti. Saati alıp epey inceledikten sonra Eve geldim. Dört köşe 30x30 boyutunda bir kontaplak tahtası hazırladım. Tahtanın üzerine ayrı bir levha yaptım. Takvim yapraklarının numaraların keserek birden otuz bire kadar günleri ve ayları yapıştırdım. Üzerine kartondan kapak yaptım. Ayın ve rakamların gözükeceği şekilde bir köşesine, iki delik açtım. Biri günleri, diğeri ayları gösteriyordu. İkinci levhayı tahta üzerine takvim levhasının döneceği şekilde ayarladım. O tarihlerde köye nerden geldiyse lazoğlu diye biri gelmişti. Sekiz on yıl köyde saat tamirciliği yaptı. Lazoğlu’ndan bir pikap motoru bozuk bir masa saatinin iç aletin aldım. Motoru saate ayarladım. Takvimin arkasına gözükmeyecek şekilde motoru taktım. Bir buton yaptım her butona basışta takvim kendiliğinden değişiyordu. Sevinçliydim. Babamın korkusundan takvimi bir müddet komşuda sakladım. Bir gün alıp eve geldim. Babam bana kızarak “Sen hiç rahat durmaz mısın? Yine ne yaptın?” deyince “Eve bir takvim yaptım.” dedim. “Hani bakayım nasıl yapmışsın.” dedi. Kırma diye yalvardım. Babam takvimi epey bir müddet inceledikten sonra  “Böyle devam edersen ileride bilim Adamı olursun.” dedi. Kırmadığına çok sevindim. Takvimi bir müddet evde kullandık. 
       TELESEKRETER YAPTIM:
       Dükkânımda olmadığım zaman gelen aramalara cevap vermesi için telesekreterli telefon yaptım. Bu cihazı sade duymuştum. Arandığında nasıl açılıyor? Arayana nasıl cevap veriyor, nasıl kayıt yapıyor diye Haftalarca düşündüm. Kafamda tasarladım. Bir telefon kiti, bir merdiven otomatiği devrelerin birleştirerek gelen aramalara cevap verip, kayıt yapması için mikro kasetli bir teyp kullandım. Orijinali gibi telesekreter yaptım. O tarihlerde köyde elektrik yoktu. Telesekreterli telefonuma altı adet pil takarak çalıştırdım. Bu cihazı iş yerimde sekiz yıl kullandım. Sonra bir subay arkadaşıma hediye ettim o da ne yaptı bilemem.  

 

Hiç yorum yok: