Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

22 Şub 2024

Aşık Ali Ataş

              ÇAĞLAYANCERİT’İN TARİH
                  SAHNESİNDEKİ YERİ
      ‘’Cerid’’ adının aslı ve manası üzerinde kesin olmamakla beraber, Cerid boyu bu adı “Cirid” oyunundaki değneğin Arapça adı olan “cerid” den gelmiş olması kuvvetli bir ihtimaldir. Ülkemizin bazı yerlerinde “Cerit”; canlı, eli çabuk ve becerikli anlamlarına da geliyor. Cirit oyunundaki özelliklerin açıklaması niteliğindeki bu kullanımlar, Cerit adının Arapça ‘‘cerid’’den gelmiş olduğunu gösteren önemli bir dayanaktır. ’’ (Öztürk, 1998: 17).
      ‘’Köyün ilk kuruluşu bu günkü ilçe merkezinin kuzeyinde bulunan ‘Pamuklu’ denilen yerdir. Daha sonra ceride dört avcı gelir tarihi büyük pınarı görürler buraya bir köy kuralım derler köyü dört avcının kurduğu söylenir. Bu dört avcı kendi aralarında birbirlerine lakap takarlar bu lakaplar (Aralık evi, Deli Ahmetli, Kızıllı, ve Dabanlı’dır.) Günümüzde Çağlayancerit’te dört aşiret olarak devam eder gider. Daha sonra Pamukluya yapılan evlerde Ceride taşınır. Cerit kelimesinin kökeninden kültürel yapısından hareketle ilçenin adının Orta Asya’dan gelen Cerid Aşiretinden geldiği ve bu adla tanındığını söyleyebiliriz. “çağlayan” tabirinin ise Keziban Hatun camisinin önünden çıkan büyük pınarın suyundan almıştır. (Öztürk, 1998:19).
       İlçeye bağlı Küçükcerit köyünde ortaya çıkan mozaik kalıntıları, yörede yerleşimin M. S. 3-4. yüzyıla dayandığını göstermektedir. İki dağ arasına kurulmuş bu dağlar Engizek ve Öksüz dağıdır. Çağlayancerit, Elbistan-Pazarcık arasındaki eski tarihi yola hâkimiyet konumdadır. Bu yol, Anadolu’dan Suriye ve Irak’a giden en işlek yolun en bilinmeyen kısmıdır. Elbistan- Nurhak, yakınlarındaki Akça Derbent eski zamanlardan beri bilinen ünlü bir geçittir. Elbistan-Pazarcık kervan (ticaret) yolunun güvenliğinin sağlanması için bu derbendin oluşturulmuş olması kuvvetli bir olasılıktır. Çağlayancerit, konumu itibarıyla Anadolu Suriye, Irak ticaret yoluna hâkimiyet bir yerdedir. 1277 yılında Mısır ordusu ile Muhyiddin İbn-i Abdüzzahir bu yolla Anadolu’ya bin bir güçlükle gelmiştir.
(www.kahramanmaras.gov.tr)
       Çağlayancerit, Kahramanmaraş ili merkez ilçeye bağlı bir köy iken 01. 06. 1986 tarihinde belediye teşkilatı kurulmuş, daha sonrasında 04. 07. 1987’de 3392 sayılı kanunla ilçe statüsüne kavuşmuştur.
        (www.kahramanmaras.gov.tr) Çağlayancerit tarihi hakkında belge ve kaynaklar çok azdır. Bu durum Türk milletinin bir özelliği olan sözlü tarihe önem vermesiyle açıklanabilir. Elimize geçen bilgiler kuşaktan kuşağa aktarılan bilgilerdir. Yazılı olmadığı için zaman içinde eklemeler çıkarmalar olmuştur. İlçe halk haneleri genelde kalabalık bir nüfus yapısına sahiptir. Bu nedenle ve geçim kaynaklarının yetersizliği sonucu mevsimlik göç yaygındır. İlçe halkının büyük kısmı mayıs-aralık ayları arasında Adana, Diyarbakır, Gaziantep ve
       Kahramanmaraş'ta tarım işçisi olarak çalışmaktadır. Kıbrıs ve yurtdışına işçi olarak çalışmaya gidenlerin sayısı da artmaktadır. İlçe halkı gelenekleri ve yaşam tarzıyla Türk aile yapısı ve geleneklerini yansıtmaktadır. Çağlayancerit'in ilçe statüsü kazanmasıyla birlikte çağdaş yaşam tarzı ve dünya görüşü yaygınlaşmaktadır. Halk yeniliğe açıktır. Ailelerin büyük çoğunluğunda Televizyon ve Radyo mevcuttur. Gazete ve yayınları okuma oranı ise henüz istenilen seviyede değildir. İlçe merkezi ve beldelerde betonarme yapılaşma yoğunlukta olmakta birlikte özellikle köylerde kerpiç ve taştan yapılan toprak damlı evler kullanılmaktadır. Çağlayancerit ilçesi coğrafi olarak Akdeniz bölgesi sınırları içindedir. Kuzeyinde Nurhak, doğusunda Adıyaman ili Gölbaşı ilçesi, güneyinde Pazarcık, batısında ise Kahramanmaraş İli Merkez ilçesi bulunmaktadır. İlçenin merkez rakımı 1150 metre dir.
       (www.kahramanmaras.gov.tr) İlçede Akdeniz iklimiyle karasal iklim arasında geçiş özelliği taşıyan iklim tipi hâkimdir. Yaz mevsimi sıcak ve kurak kış ve mevsimi soğuk ve kar yağışlı, baharlar ise ılık ve yağışlıdır. İlçe merkezi kuzeyde Engizek dağları, güneyinde Öksüz dağı doğusunda Erinci dağı batısında kazıklı ve Topal Ali dağı ile çevrili bir vadide kurulmuştur. Köyler genelde dağlık arazide kurulmuş olup, Düzbağ ve Bozlar beldeleri çevresi genelde düzlüktür. İlçede ekilebilir arazi sınırlı olup, dağlık alanların yüksek kesimlerinde orman alanları mevcuttur.
       İlçenin yüzölçümü 642 km2 ’dir. Bu yüzölçümünün 10. 396 hektarı (% 16) tarım alanı, 23. 566 hektarı (% 37) orman ve fundalık, 27. 677 hektarı (% 38) çayır ve mera, 5561 hektarı (% 9) ise tarım dışı arazidir. (www.kahramanmaras.gov.tr) İlçe sınırları içerisinde toplam orman alanı 18961, 5 hektardır. Bu orman alanlarından 1902, 5 Hektarı normal koru sahası, 3676 Hektarı normal baltalık sahası, 13383 Hektarı ise çok bozuk koru sahasıdır. Ormanlarımızda bulunan ağaç türleri ise meşe, sedir, çınar, karaçam ve kızılçamdır. İlçenin Engizek Dağları kesiminde yüksek alanlarda yaylak ve otlaklar bulunmaktadır. İlçe sınırları içinden Göksu ve Aksu çayları geçmekte olup, sulanabilir araziler bakımından bu su kaynakları önem taşımaktadır. (www.kahramanmaras.gov.tr
       Çağlayancerit’te Âşıklık Geleneği ve Temsilcileri
Çağlayancerit’te Âşıklık Geleneği ve Temsilcileri Kahramanmaraş, gelenek, örf, adet, töre; Türk millî kültür ve folklor ürünleri bakımından çok güçlü ve zengin bir ildir. Kahramanmaraş, âşıklık geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Âşıklık geleneğiyle bağlantısı olsun veya olmasın Kahramanmaraş’a şairlik üst başlığından bakıldığı zaman tam bir şairler diyarı diyebiliriz. Bu topraklarda Türk edebiyatında çok önemli yerlere sahip Necip Fazıl, Erdem Beyazıt, Abdürrahim Karakoç gibi tanınmış şahsiyetlerin yanında kendini tanıtma fırsatı bulamayan birçok şair yaşamıştır, yaşamaktadır. Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesinde şu anda Âşık Ali Ataş’la beraber bu bölgede tanınan iki şair daha vardır biri Mevlit Ozan, diğeri Mehmet Eyice’dir.
 
      ÂŞIK ALİ ATAŞ
      Ali Ataş, 11 Temmuz 1946 tarihinde Çağlayancerit köyünde annesi ekin biçerken dünyaya getirmiştir. Annesinin adı Fatma, babasının adı Veli’dir. Ailenin beşi erkek üçü kız olmak üzere sekiz çocuğu vardır. Ali Ataş bu geniş ailenin üçüncü çocuğudur. Annesi Ali Ataş’ın askere geç gitmesi için nüfustaki doğum tarihini 08 Şubat 1948 olarak yazdırmıştır.
      Âşık Ali Ataş Ailesi
      Babası yöredeki Tabanlı aşiretinden Ataş Veli’dir. Annesi, Kızıllı aşiretinden olup Karabekir’in torunudur. Veli Bey 04.01.1998’de, Fatma Hanım da 25.01.1996’da hayatlarını kaybetmiştir. Geçimini çiftçilik ve marangozluk ve taş duvar yapı ustası olarak geçimini sağlayan aile, Ali Ataş’ın doğduğu yıllarda yokluk ve yoksulluk içindedir. O tarihlerde köyde elektrik ve suyun olmaması ve tek odalı bir evde on kişinin yaşamak zorunda olması çileli bir hayatın ilk işaretleridir. Bu yoksullukla birlikte, anne-babanın cahil kimseler olması sürekli kuşak çatışmalarına sahne olmuş Ali Ataş gibi okumaya, saz çalmaya, oyuncağa, elektroniğe meraklı bir çocuğun ciddi sıkıntılar yaşamasına sebep olmuştur.
      Âşık Ali Ataş Eğitimi
      Ali Ataş, ilkokulu köyünde bitirmiştir. Ancak sonraki tahsil hayatına devam edememiştir. İlkokul üçüncü sınıfta resim yapmaya; dördüncü sınıfta şiir yazmaya başlamıştır. Oyuncaklara meraklı olan Ali Ataş kendi oyuncaklarını tasarlayıp yaptığı için arkadaşları ona ‘usta’ lakabını takmıştır. Derslerinde oldukça başarılı olan Ataş’ın öğretmeni Ali Asker Bey onun okumasını istemiş. Ancak babası bunu kabul etmemiştir. Ali Ataş okuma fırsatı verilmemesine karşı duyduğu üzüntüyü aşağıdaki şiirde dile getirmiştir.
 
CAHİL KALMAZDIM
Yayan gittim uzaklara yakına
Yaşım ilerledi vardım farkına
Oturup gülüyorum şimdi aklıma
Gidip okusaydım böyle olmazdım
 
     Ali Ataş ilkokuldan itibaren özellikle, kitaplara büyük ilgi duyar. Ancak ailesi ona kitap alamaz. Köylerine katırlarla kitap satanlar gelirmiş. Ali’nin okumaya meraklı olduğunu bilen bir yaşlı amca Ali’ye bana baba de sana istediğin kitapları alayım der. Ali tereddüt etmeden adama baba der adam Ali’ye 4 tane kitap alır sevinerek eve geldiğinde babası evdedir kitapları nerden aldığını sorar Ali filan amcaya baba dedim o aldı deyince babası kitapları alır yırtar ataşa atar yakar. Bu olay onun okuma aşkını daha da kamçılamıştır.
       Dayısına gider dayısından şiir kitapları hikâye kitapları alır dayısıyla birlikte eve gelirler yine Ali’nin elinde kitapları gören babası bu defa kime baba dedin der dayısı kitaplar benim okusun sonra alırım der. Kitapları dikkatle okuyarak kendini geliştirmiştir.
      Âşık Ali Ataş’ın İlgi Alanları
      Ali Ataş ilkokul yıllarında (1956) özellikle Ramazan aylarında Kayseri’den köylerine gelen bir vaizden çok etkilenmiş ve vaiz olmaya karar vermiştir. Ancak bir gün köy camisinde kuran okurken tökezler. Dışarı çıktığında Cemaatten bir yaşlı öyle kur-an mı okunur deyip Ali’ye bir tokat atar. Vaaz hocası olmak isteyen Ali’nin, böylece bu ilgisi de kaybolmuştur. Ali Ataş küçük yaşlardan itibaren oyuncaklara da çok meraklıdır. Ama o oyuncakları hazır bulmamıştır. Kendisi tasarlayıp yapmıştır. Ancak babası Veli Bey buna da karşıdır. Her defasında kendi yaptığı oyuncaklarla oynamasına engel olamaya çalışmıştır. Bununla kalmayıp ahşap bisikletini, uçurtmasını, su değirmenini, kırıp atmıştır.
       Bütün bunlar Ali Ataş üzerinde ciddi bir psikolojik baskıya dönüşmüştür. Yılmak nedir bilmeyen Ali Ataş kendisine yeni ilgi alanları oluşturmayı başarmıştır. Bir bisiklet dinamosuna taktığı teneke kanatlarla rüzgârdan elektrik üretmiş. O dönemde gazyağı lambalarıyla aydınlanan ailesini elektrikle tanıştırmıştır. Köylerine elektrik gelinceye kadar geceleri bu sistemle evlerini aydınlanmışlardır.
      Ali’yi bir ara saz çalma merakı sarar kendisine tenekeden bir saz yapar saz çalmayı kısa zamanda öğrenir.
Daha sonra kendisine bir saz alır düğünlerde toplantılarda çalar söyler. Ali’nin saz çaldığını gören duyan Ali’nin babasına saz çalmanın günah olduğunu ölünce cehennemde yanacağını söylerler Ali’nin cehennemde yanmasını istemeyen baba Ali’nin sazını kırar. Ali babasına küserek o gece evinden köyünden kaçar. 30 kilometre yayan yol yürüyerek asfalta varır. Bir yük kamyonuna binerek gece Maraş’a varır. Ali kimseyi tanımıyor birilerine sorar buralarda yatacak bir yer var mı der? Oteli gösterirler Ali’nin otelde yatacak parası da yok bu defa falan yerde bir han var oraya git derler Ali gider. O gece handa yatar sabah kalktığında hancı para der Ali’de para yok hancıya derdini anlatır hancı Ali’ye birkaç kuruş verir ilk işi bir somun  iki domates alır karnını doyurur. Ali işsiz hamallık yapar kazandığı parayla hancıdan aldığı ödünç parayı öder bir müddet sonra şiirlerini matbualarda çoğaltarak satmaya başlar.
     Ali iyi bir atışmacıdır irticalen söylemeye başlar bir çok şairlerle âşıklarla atışmalar yapar. Sazı omuzunda birçok il ilçe köy dolaşır. Halk bu defa Ali’ye Âşık mahlasını takar. İki yıl aradan sonra Ali babasına olan kırgınlıklarını unutarak köyüne döner. Evlenir evlendikten hemen sonra askere gider
     Âşık Ali Ataş’ın askerliği
     Ali Ataş, askerlik eğitimine 1968’de Sivas Temel Tepe’de ihtisas bölümünü tokat’ta usta birliğini Erzurum Pasinlerde devam ettirmiş Askerlik görevine başladığı ilk dönemlerden itibaren babasından sazını istemiş askerlik döneminde de çalıp söylemiştir. Teskeresine 4 ay kala Kars’ın Sarıkamış ilçesine gönderilir. Ali 24 ay askerlik yapmıştır. Özellikle çetin kış şartlarında, duyduğu gurbet acısını aşağıdaki şiirlerinde dile getirmiştir. Ayrılık acısıyla sarsılmış duygularını şu şiirlerle ifade etmiştir:
 
GÖNDER ALBAYIM
Erzurum’un kışı vay çekilmiyor
Pasinler’in yeli hiç kesilmiyor
Eşim mektup yazmış durma gel diyor
Sen beni köyüme gönder albayım
 
Gurbet elde ateş düşer özüne
Karlı dağlar yol görünür gözüne
Bir dediği uymaz öbür sözüne
Dost ile arayı bozanlar oldu
 
NAZLI YAR
Azrail canımı almağa gelmiş
Yoksun diye ölemedim nazlı yar
Karlı kışlı dağlar kesti yolumu
Engel oldu gelemedim nazlı yar
 
Aşkın etrafıma çekti surları
Çok dolandım bayırları kırları
O kalbinde sakladığın sırları
Aklım yetip çözemedim nazlı yar.
 
SENSİN SEVDİĞİM
Sabah kalk borusu çaldığı zaman
İlk aklıma gelen sensin sevdiğim
Duruşun bir başka bakışın yaman
Ağlamasın gözün gülsün sevdiğim …
 
BU SELAMI YETİŞTİR.
Her gün hatırlarım nazlı sunamı
Mektup bu selamı yâre yetiştir
Sivas’tayım özlüyorum sılamı
Mektup bu selamı yâre yetiştir
----------------------------------
      Ali ataş bir ozan bir şair bir yazardır. 14 tane şiir kitabı bir tane (CERİTNAME) isimli genel kültüre dayalı bir kitap daha yazmıştır. Toplan 14 kitabı vardır. İki yıllık askerliğin ardından köyüne dönen Ali Ataş bir müddet el işçiliği ve Çukurova’da çapa vurur pamuk toplar. Daha sonra elektronik kitaplar dergiler okuyarak kısa zamanda radyo tamirciliğini öğrenir köyde elektrik yok gazocağında demir ısıtarak radyonun lehim işlerini yapar. 1970’ten 1984’e kadar geçimini de bu işten sağlamıştır. 1984’te köylerine elektrik geldikten sonra aynı şekilde elektronik kitaplar okuyarak
       TV tamirciliğini de öğrenerek mesleğini geliştirmiştir. Ali Ataş 1984’te Çağlayancerit’e elektrik gelince, köye gelen elektrik tesisat ustalarını izleyerek bu sistemi de öğrenmiştir. Bu dönemde evine elektrik almak isteyenlerin tesisatlarını ek iş olarak döşemiştir. Elektrik ve elektroniğe özel bir yeteneği olan Ali Ataş yine dergilerde gördüğü elektronik şemalardan yararlanarak köyüne bir radyo vericisi kurmuştur. 30 kilometreye kadar yayının Kısa dalgadan köye müzik yayını yapmaya başlamıştır. Kendisi ozandır çalıp söylediği türküleri halka dinletmiştir.

       Günde bir saat yaptığı bu yayını 1992’den 2002’e kadar devam ettirmiştir. 2002’de bir şikâyet üzerine mahkeme kararıyla bu yayını durdurulmuştur. Ali Ataş seksenli yıllarda kendi dükkânı için geliştirdiği telesekreterli telefonu da on yıl sorunsuz kullanmıştır. Hiçbir elektrik-elektronik eğitimi almadan başardıklarıyla ilgili bilim dünyasının da tanıyıp tanıtması gereken bir kişidir. Âşık Ali bağ-kurdan emeklidir.  2 oğlu 3 kızı vardır. 17 torununun dedesidir Çağlayancerit ilçesinde ikamet etmekte şiir ve makaleler yazmaya devam etmektedir.                                     Gülben ERGEN Yazdı: