Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Çağrı Güler Mustafa Baykut M. Ali Güneş Urus Kemal Gülsüm Çakıl Ayşe Ibrık Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

26 Kas 2019

BENİM YAŞADIKLARIM 7

       Bölüm 7  
        RADYODA GÖZÜKECEK
       Yıl 1957 11 yaşımdayım 2 ineğimiz 2 öküzümüz 1
Merkebimiz vardı. Sığır çobanıydım komşu çocuklarıyla beraber kimimiz sığır kimimiz davar güderdik. Bir gün söz radyodan açıldı kendi aramızda konuşurken arkadaşımızın biri sandık büyüklüğünde bir radyo çıkacak o radyoda Ankara’da konuşan türkü söyleyen içinde gözükecek dedi. Buna hiç birimiz inanmadık. Güldük geçtik. Aradan epey yıllar ve zaman geçti televizyonlar çıktı. O günkü arkadaşımızın dedikleri yıllar sonra gerçek oldu demek ki o arkadaşımız bu sözü bir büyüğünden duymuş olmalı...
        RADYOCULUK ÖĞRENDİM:
       Elektronik kitaplar okuyarak usta yanında çalışmadan radyo tamirciliğini kendi kendime bir yıl içinde A dan Z ye öğrendim. Köyde elektrik yoktu. Piyasada gazyağı ile çalışan gaz ocağı vardı. Bu ocakta demir ısıtarak radyonun lehim işlerini yaptım.
       Ve yeni radyolar imal ettim. 1984 yılında köye elektrik geldi. Radyoculuğun yanı sıra televizyon tamirciliği ile ilgili kitaplar alıp okuyarak kendi kendime televizyon tamirciliğini de öğrendim. Radyoyu yapıyorum neden teyp yapmıyorum dedim. Teyp’in mekanik kısmını piyasadan aldım. Diğer ses devrelerini kendim işledim. Teybin dış kabinin kontaplekten yaptım. Bir tanede plaklı teypli radyo yaptım.
       Hem plak, hem radyo teyp üçü bir arada aletler yaptım. Radyoculuğa yeni başladığımda, Bir köylümün radyosun bozmuştum. On dört yıl aradan sonra köylümün evine gittim. “Bozduğum radyo ne oldu?” dediğimde “Dolapta duruyor.” dedi. “Radyonu ver, yapıp geleyim.” dedim. Radyoyu alıp dükkâna getirip tüm iç aletlerin yeniden işledim. Radyo eskisinde daha güzel oldu. Sahibine götürdüm. Borcunu sordu. “Borcun yok. On dört yıl sonra vicdan azabından kurtuldum.” dedim...
        RADYO VERİCİSİ YAPTIM:
       Okuduğum kitapların birinde radyo verici devresi dikkatimi çekmişti. Bu şemayı işledim, çalıştırdım bazı değişiklikler yaparak vericinin gücünü 30 kilometreye çıkardım. Köyde elektrik yoktu. 12 adet yuvarlak büyük pille çalışıyordu kısa dalgadan yayın yapmaya başladım.1982’lerde Cerit Halk’ının yüzde altmışı öksüz dağı’na çam dikmeye giderlerdi. Günlük kısa dalgadan iki saat müzik yayını yapardım. Herkes yayınladığım müzikleri dinlerdi. Yayınıma 2000 yılına kadar devam ettim. Birileri beni karakola şikâyet etmiş. Karakol ifademi alıp mahkemeye sevk etti. Mahkeme iki yıl sürdü. Her hangi bir suçumun olmaması nedeniyle hâkim mahkemeyi 5 yıl erteledi. Kanunsuz iş yaptığımın sonradan farkına vardım...
        RÜYA MESELESİ:
       Günlerdir FACE’de bir bayanın rüyası dolaşıyor. Rüyasında Peygamber (s.a.v) efendimizi görmüş hem de iki defa. Rüyasını bir imama anlatmış oda canlı vido ile halka anlatıyor. Hocayı baştan sona dinledim. Dinleyenleriniz olmuştur. Peygamberimiz (s.a.v) efendimiz bayana sumak ekşisinin Korona hastalığını iyileştirdiğini söylemiş. İnanılır bir şey değil. Keşke iyileştirse. Ben inanmıyorum. Ancak sıvı sumak şekeri 2/3 saat içinde
30.40 derece düşürüyor buna şahit’im çünkü denedim arada sırada içiyorum. Peygamberimiz (s.a.v) efendimizi görmek her kula nasip olmaz. Ben yıllar önce gördüğüm bir rüyamı sizlere anlatayım.
       11 yaşındayım 13 Mayıs 1957 bu tarihlerde Biçmolukta otururduk. Bizim evden 200 metre aşağıda karaardıcın yazısında tarlalar bağlar vardı bağın 20 metre dışında tarlada çok büyük bir ardıç ağacı vardı rüyamda ardıcın altında oturuyordum aşağıdan yukarı
       Ali isminde bir amcamız geldi. Ali burada ne oturuyorsun dedi. Bende öylesine oturuyorum Ali amca dedim. Çok eğleşmedi yanımdan ayrılırken sağ tarafa dön bak Peygamberimiz (s.a.v) efendimizi göreceksiniz. Dedi dönmeme kalmadı sağ yanağımdan öyle bir sille yedim ki ağlayarak uyandım kalkıp oturdum. Anam ve babam uyandılar. Noldu dediler bende biri bana vurdu dedim babam kızdı kim vuracak düş görmüşsün oku üfür yat dedi.
      Sabahleyin kalktım elimi yüzümü yikadım yemek yiyeceğiz anam suratına noldu dedi? Nolmuş dedim suratımda beş parmağın izi belliymiş. Sıcak suyla ne kadar yikadımsa bir hafta parmakların izi yüzümden kaybolmadı. Anam babam şaşırdılar oğlum bu ne deyince gece size söyledim biri bana vurdu dedim inanmadınız. Deyince anam kimseye söyleme yüzüne noldu derlerse anam vurdu de dedi.
       Kimseye söylemedim. 1966 yılında Maraş’a gittim. O zamanın Maraş müftüsüne bu rüyamı anlatayım dedim Müftülüğe gittim. Müftü beye rüyamı olduğu gibi anlattım bana namaz kılıyor musunuz dedi? Yok dedim. Oğlum Peygamberimizi (s.a.v) görmek her kula nasip olmaz. İyi ki görmemişsiniz dedi. Hocam görsem ne olurdu deyince oğlum o cemali görseydiniz aklınızı kaybeder mecnun olurdunuz dedi. Müftü beye hocam keşke o cemali görsem de mecnun olsaydım dedim...
        SAĞLIK SORUNLARIM:
       2006 Yılında tansiyonla tanıştım. 2009 Yılında şeker hastalığı ile tanıştım. 2007 Yılında sağ gözümden katarakt ameliyatı oldum. Ameliyat 55 dakika sürdü. 2008 Yılında sol gözümden ameliyat oldum. Ameliyat 13 dakika sürdü. 2019 Yılında sağ gözüm tamamen görme yeteneğini kaybetti. 2017 yılı başlarında perkinson ile tanıştım. 2018 yılı başlarında prostat ile tanıştım. Allah’a şükür bu güne kadar ciddi bir rahatsızlık geçirmedim. Bundan sonrası bizi yaratana kalmış ne verirse çekmek zorundayız...
        SAÇLI SAKALLI SANMIŞTIM:
       Bir köylümüzün evinin su tesisatını yapmaya gittim. Evin hanımı beni tanımazmış. Fakat Âşık Ali kimdir diye merak edermiş. Eşi “Âşık Ali hoş geldin” dediğinde hanım eşine sordu. “Âşık Ali dedikleri adam bu mu?” deyince eşi “Evet hanım. Neden sordun?” dedi. “Âşık Ali, Âşık Ali diyorlardı. Bende saçlı sakallı biri sanmıştım.” Daha genç imiş dedi...
        SAFMIŞIM:
       Çocuk iken safın tekiymişim. 1. Konu Bazen anama sorardım ana beni nereden aldınız? Dediğimde oğlum seni bir leylek getirip evimizin önündeki gozun başına bıraktı baban çıktı seni oradan aldı geldi derdi. Leylek nedir dediğimde ayakları uzun kanatları iri bir kuştu derdi. Hemen inanırdım. 2. Bir konu ara sıra yer oynardı ana ne oluyor? Dediğimde yavrum yerin altında iki tane sarı öküz var onları bünelek tutuyor başlarını sallıyorlar o yüzden yer oynuyor derdi bende inanırdım. 3.Konu geceleri bazen ay tutulurdu köylüler teneke çalardı sala verirlerdi silah sıkarlardı. Ana bu ne oluyor dediğimde çocuğum Ay’ı yılan yutmuş yılanı korkutup ay’ı bıraksın diye köylü gürültü yapıyor derdi. Bende inanırdım. Hey gidi günler gerçekten ne kadar safmışım ben...
       SITMALI PINAR:
      Temmuz günlerinde insanları sıtma tutardı. Bir gün beni de sıtma tuttu, titriyordum. Hastalığın ne olduğunu bilen yoktu. Adına sıtma diyorlardı. İlaç yok, doktor yok. Sıtma hastalığının tek bir tedavisi var. O da sıtmalı pınar’a gidip duş almak pınar büklüce denilen yerdeydi. Anam beni bu pınara gönderdi. Soğuk suy ile bir duş aldım. Gerçekten iyileştim. Sıtma tutan kişiler bu pınar da duş alınca iyileşirlerdi. Ben bu hastalığı yaşadım. Tedavisinde sıtmalı pınar’da buldum...
--------------------------------

Hiç yorum yok: