OYUNCAK DEĞİRMEN:
Eskiden köyde beş tane su değirmeni vardı. Değirmenlere giderek çarkların yapılışını, taşların yapılışını, değirmenin nasıl Döndüğünü incelerdim. Taşları döndüren çarkı çam kabuğundan, oluklarını kavak kabuğundan, taşlarını iki santim kalınlıkta tahtadan hazırladım. Evimizin önünden su arkı geçerdi. Arkın altına önce taşları yerleştirdim. Sonra üzerine evi yaptım. Her şey dört dörtlük oldu. Arktan biraz su bölüp değirmeni döndürmeye başladım. Gören arkadaşlarım şaşırıyorlardı. Bazen tek tek, bazen üçünü birden döndürürdüm. Komşumuz Vali lakaplı Mustafa Kekil amca vardı. Tarlasını suluyormuş, su azalınca küreğini alıp suyu takip ediyormuş.
O sırada benim değirmen dönüyordu. Sevincimden hopluyordum, taşların dönüşüne bakıyordum. Yanıma bir insan gölgesi düştü. Kafamı kaldırıp baktığımda Vali Amca başucumda duruyordu. “Ali niye suyu kestin?” dediğinde “Görüyorsun değirmen döndürüyorum.”Dedim. Değirmenimi baştan ayağa inceledi.“Ne de güzel olmuş. Artık bizlerde unu bu değirmende öğütelim.” dedi. “Bu oyuncak değirmen un öğütmez.” dedim. “Benim tarla suladığımdan haberin yok mu?” dedi. “Yok!” dedim. “Şimdi sana değirmen döndürmeyi gösteririm. Amma şurada komşuyuz.” dedi ve değirmenin suyun kesti. “Sakın suyu bölme. Gelir bu defa değirmenini yıkarım.” dedi. Bundan böyle arkı takip ederek tarla sulayan varsa suya dokunmazdım. Su boşa akıyorsa değirmeni döndürürdüm.
ÖLET GELDİ DEMİŞTİ:
11 Mart 2020 yılında Korona virüs tüm dünya ülkelerine yayılınca rahmetli annemin bize anlattıkları geldi aklıma. Acep o tarihlerde dünyaya böyle bir virüs mü? Yayılmıştı. Annem anlatırdı o tarihlerde köye giriş çıkış yoktu. Daha doğrusu yol yoktu. Senesini hatırlamıyorum. Ben o zamanlar genç bir kız idim. Köye bir ölet geldi dünyada ne oldu ne bitti haberimiz olmadı. Cerit’te güzden yaza kadar kadın erkek yaşlı genç çocuk,300–400 kişiye yakın öldüğünü biliyorum. Köy halkı nöbetleşerek karda kışta gece gündüz mezar kazdılar. Mezar kazanlar evlerine gidemedi yemeklerini mezara iletirlerdi derdi.
ÖLÜR DEMİŞTİ:
1963 yılında pamuk toplamak için annem, ben ve kardeşim üç kişi Adana’ya gitmiştik. Yanımızda Doktor lakaplı Engizek’li bir amca vardı. Bir gün rahatsızlandım. Anam “Doktor bizim Ali rahatsız. Bunu bir muayene et.” dedi. Doktor yanıma geldi. Neremin ağrıdığını sordu.“Başım ağrıyor, karnım ağrıyor.” dedim. Kulağını sırtıma koyup dinledi. “Nefes al ver.” dedi. Anama döndü. “Fadime buna ilaç yazsam da fayda vermez. Bu çocuk ölür.” dedi. Ağlamaya başladım. “Ağlasan da öleceksin, sızlasan da öleceksin.” dedi. Anam Doktor amcaya kızdı. Doktor “Hiç kızma bu çocuk vallahi ölür. Ben gerçekleri hastamın yüzüne söylerim.” dedi. Meğerse adamın lakabı doktor’muş. Benim gibi safları bulunca dalga geçermiş.
RADYODA GÖZÜKECEK
Yıl 1957 11 yaşımdayım 2 ineğimiz 2 öküzümüz 1
Merkebimiz vardı. Sığır çobanıydım komşu çocuklarıyla beraber kimimiz sığır kimimiz davar güderdik. Bir gün söz radyodan açıldı kendi aramızda konuşurken arkadaşımızın biri sandık büyüklüğünde bir radyo çıkacak o radyoda Ankara’da konuşan türkü söyleyen içinde gözükecek dedi buna hiç birimiz inanmadık. Aradan epey yıllar ve zaman geçti televizyonlar çıktı. O günkü arkadaşımızın hayali yıllar sonra gerçek olmuştur.
RADYOCULUK ÖĞRENDİM:
Elektronik kitaplar okuyarak usta yanında çalışmadan radyo tamirciliğini kendi kendime bir yıl içinde A dan Z ye öğrendim. Köyde elektrik yoktu. Piyasada gazyağı ile çalışan gaz ocağı vardı. Bu ocakta demir ısıtarak radyonun lehim işlerini yaptım. Ve yeni radyolar imal ettim. 1984 yılında köye elektrik geldi. Radyoculuğun yanı sıra televizyon tamirciliği ile ilgili kitaplar alıp okuyarak kendi kendime televizyon tamirciliğini de öğrendim. Radyoyu yapıyorum neden teyp yapmıyorum dedim. Teyp’in mekanik kısmını piyasadan aldım. Diğer ses devrelerini kendim işledim. Teybin dış kabinin kontaplak’dan yaptım. Bir tanede plaklı teypli radyo yaptım. Hem plak, hem radyo teyp üçü bir arada aletler yaptım. Radyoculuğa başlamadan radyoculuğa yeni yeni başlamıştım. bir köylümün radyosun bozduğum için vicdan azabı çekiyordum. On dört yıl aradan sonra köylümün evine gittim. “Bozduğum radyo ne oldu?” dediğimde “Dolapta duruyor.” dedi. “Radyonu ver, yapıp geleyim.” dedim. Radyoyu alıp dükkâna getirip tüm iç aletlerin yeniden işledim. Radyo eskisinde daha güzel oldu. Sahibine götürdüm. Borcunu sordu. “Borcun yok. On dört yıl sonra vicdan azabından kurtulmuş oldum.” dedim.
RADYO VERİCİSİ YAPTIM:
Okuduğum kitapların birinde radyo verici devresi dikkatimi çekmişti. Bu şemayı işledim, çalıştırdım. Köyde elektrik yoktu. 12 adet yuvarlak büyük pille çalışıyordu. Vericiyi daha da geliştirerek orta, uzun ve kısa dalgalardan yayın yapacak hale getirdim. İstediğim kanaldan yayın yapmaya başladım.1982’lerde Cerit Halk’ının yüzde altmışı öksüz dağı’na çam dikmeye giderlerdi. Günlük kısa dalgadan bir saat müzik yayını yapardım. Herkes yayınladığım müzikleri dinlerdi. Yayınıma 2000 yılına kadar devam ettim. Birileri beni karakola şikâyet etmiş. Karakol ifademi alıp mahkemeye sevk etti. Mahkeme iki yıl sürdü. Her hangi bir suçumun olmaması nedeniyle hâkim mahkemeyi erteledi. Kanunsuz iş yaptığımın sonradan farkına vardım.
RÜYA MESELESİ:
Bu günler FACE’de bir bayanın rüyası dolaşıyor. Rüyasında Peygamber (s.a.v) efendimizi görmüş hem de iki defa. Rüyasını bir imama anlatmış oda canlı vido ile halka anlatıyor. Hocayı baştan sona dinledim. Sizlerde dinlemişinizdir. Peygamber(s.a.v) efendimiz bayana sumak ekşisinin Korona hastalığını iyileştirdiğini söylemiş. İnanılır bir şey değil. Keşke iyileştirse. Ben inanmıyorum. Ancak sıvı sumak şekeri 2/3 saat içinde 30.40 derece düşürüyor buna şahit’im çünkü denedim arada sırada içiyorum. Peygamber (s.a.v) efendimizi görmek her kula nasip olmaz.
Ben yıllar önce gördüğüm bir rüyamı sizlere anlatayım. 11 yaşındayım 13 Mayıs 1957 bu tarihlerde Biçmolukta otururduk. Bizim evden
Ağlıyordum anam ve babam uyandılar. Noldu dediler bende biri bana vurdu dedim babam kızdı kim vuracak düş görmüşsün oku üfür yat dedi. Sabahleyin kalktım elimi yüzümü yikadım yemek yiyeceğiz anam suratına noldu dedi? Nolmuş dedim suratımda beş parmağın izi belliymiş. Sıcak suyla ne kadar yikadımsa bir hafta parmakların izi yüzümden kaybolmadı. Anam babam şaşırdılar oğlum bu ne deyince gece size söyledim biri bana vurdu dedim inanmadınız. Deyince anam kimseye söyleme yüzüne noldu derlerse anam vurdu de dedi. Kimseye söylemedim. 1966 yılında Maraş’a gittim. O zamanın Maraş müftüsüne bu rüyamı anlatayım dedim Müftülüğe gittim. Müftü beye rüyamı olduğu gibi anlattım bana namaz kılıyormusunuz dedi? Yok dedim. Oğlum Peygamberimizi (s.a.v) görmek her kula nasip olmaz. İyi ki görmemişsiniz dedi. Hocam görsem ne olurdu deyince oğlum o cemali görseydiniz aklınızı kaybeder mecnun olurdunuz dedi. Müftü beye Keşke o cemali görsem de mecnun olsaydım dedim.
Âşık Ali Ataş: 27 Mart 2020
SAĞLIK SORUNLARIM
2006 Yılında tansiyonla tanıştım. 2009 Yılında şeker hastalığı ile tanıştım. 2007 Yılında sağ gözümden katarakt ameliyatı oldum. Ameliyat 55 dakika sürdü. 2008 Yılında sol gözümden ameliyat oldum. Ameliyat 13 dakika sürdü.2016 Yılında sağ gözüm görme yeteneğini tamamen kaybetti. 2017 yılı başlarında perkinson ile tanıştım. 2018 yılı başlarında prostat ile tanıştım. Allah’a şükür bu güne kadar ciddi bir rahatsızlık geçirmedim. Bundan sonrası bizi yaratana kalmış ne verirse çekmek zorundayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder