Ceridler, Anadolu’ya gelen 7320 Türkmen oymağından sadece
birisidir. Cerid kelimesinin anlamına gelince ; “Canlı, eli çabuk ve becerikli”
anlamında çıkmış olabilir. Ceridler arasında binicilik ayrı bir yer tutar.
Cerid adının Cirit’ten geldiği de bazı yazılı kaynaklarda yer almaktadır.
Ceridler, Oğuzların Bozok kolundan, Yıldızhan oğullarından Beydili Boyuna bağlı
çok geniş bir oymaktır. Hazar Denizi kenarında yaşadıkları Mangışlak
Yarımadası’ndan Horasan ve Harezm bölgesine geçen Ceridler mensubu bulunduğu
Beydili Boyu ile birlikte hareket ediyordu. Moğolların Harzemşahlar Devletini
yıkmasıyla huzursuz olan Ceridler yeni yurt ve otlak derdine düştüler. Cerid
oymağının Anadolu’ya gelişi Anadolu Selçuklu Devleti’nin son dönemine
rastlamaktadır. Beydili Boyu ile birlikte hareket ederek Anadolu’ya gelen
Ceridler ilk olarak Orta Anadolu’ya yerleştikleri tahmin edilmektedir. Fakat
Anadolu Selçuklularının Moğollara yenilmesiyle Orta Anadolu bölgesine Moğollar
(Kara Tatarlar) yerleşmeye başladılar. Ceridler Moğol baskısından kaçan diğer
Türkmen oymaklarıyla beraber Türk Memluk Devletine sığındılar. Ceridler yine bu bölgede mensubu olduğu Beydili boyu ile hareket
ediyordu. 1337 yılında Bayat boyuna mensup Karaca Bey’e destek veren Bozoklu
Türkmenler, Elbistan’da Dulkadiroğlu beyliği’ ni kurdular. Dulkadiroğlu
Beyliğinin içinde 1526 yılında Cerid Oymağının 56 Cemaate sahip olduğunu görüyoruz.
Ceridlerin büyük kısmı Dulkadir Beyliği içerisinde Maraş-Elbistan civarında
yaşarken bir koluna mensup Sultan Hacılı
(Silsüpür Ceridleri) ana kütleden koparak, Diyarbakır bölgesindeki Bozulus’la birlikte yaşamaya başladılar. (XVI. yüzyıl) Ceridler Dulkadir elinin diğer boyları gibi Amik ovasında, Halep ve Çukurova’da kışlıyorlardı. Yazın ise Göksun, Binboğa, Nurhak dağı, Engizek, Cerid ve Berid yaylalarına veya Sivas-Uzunyayla’ ya giderlerdi. Ceridler asırlarca özgür bir şekilde yaşadılar. Bozulus içerisinde yaşayan Sultan Hacılı Ceridleri, 16 yüzyıl sonlarında çok güçlenerek “Silsüpür Ceridleri” olarak anılmaya başladılar ve Bozulus’tan koparak 1613 yılında Ankara (Keskin), Kırşehir, Çorum ve Yozgat civarına gelerek yerleştiler. 17.y.y başlarında Silsüpür Ceridlerinden 2000 çadır halkının İran’a gittiğini ve Oymakbaşı Halil Bey’e İran Şah’ı I.Abbas tarafından “Sultanlık” unvanı verildiğini Safavi kaynaklarından öğreniyoruz. Silsüpür Ceridlerinin büyük kısmı İran’dan Anadolu’ya dönmüşlerdir.
1692 yılında ise Ceridler dâhil Beydili Boyu’nun 40 oymağının Suriye-Rakka bölgesine mecburi iskânı için ferman çıkarıldığını biliyoruz. Osmanlı yönetimi bölgeye Türkmen nüfusu takviyesi yaparak, çapulcu Arap ve Kürt Aşiretlerini kontrol altına almayı hedeflemiştir. 1692 yılından itibaren Ceridlerin yaklaşık 100 yıl Rakka’da kaldıklarını ve Araplarla sürekli harp ettiklerini sözlü ve yazılı edebiyatlarından öğreniyoruz. Rakka’dan tekrar Anadolu’ya göç eden Ceridler, Maraş, Antep, Adana, Kırşehir ve Keskin bölgelerine yerleştiler. Yine Amik ovasında, Çukurova’da kışlıyorlar, yazları ise Maraş’ın yaylaları ile Sivas-Uzunyayla’ya çıkıyorlardı. Rakka’dan Anadolu’ya Silsüpüroğlu Fettah Bey emrinde gelen Silsüpür Ceridlerinin bir kısmı Adana-Ceyhan’a yerleşmiş, oymağın yarısı da Ankara-Keskin, Kırşehir bölgesine yerleşmişlerdir. Osmanlı Devleti, Konar-göçer aşiretleri yerleşik hayata geçirerek Anadolu’yu düzene sokmaya karar vermiştir. Böylece Maraş-Elbistan bölgesine Ceridlerin bir kısmı yerleştirilmiştir. Bugün Kahramanmaraş iline bağlı Çağlayancerit ilçesi ve çevresinde birçok Cerid yerleşik hayata geçmiştir. Ceridler Maraş bölgesinde yaşarken Kırım Harbi çıkmış Cerid oymaklarından birisinin Kethüdası olan
(Silsüpür Ceridleri) ana kütleden koparak, Diyarbakır bölgesindeki Bozulus’la birlikte yaşamaya başladılar. (XVI. yüzyıl) Ceridler Dulkadir elinin diğer boyları gibi Amik ovasında, Halep ve Çukurova’da kışlıyorlardı. Yazın ise Göksun, Binboğa, Nurhak dağı, Engizek, Cerid ve Berid yaylalarına veya Sivas-Uzunyayla’ ya giderlerdi. Ceridler asırlarca özgür bir şekilde yaşadılar. Bozulus içerisinde yaşayan Sultan Hacılı Ceridleri, 16 yüzyıl sonlarında çok güçlenerek “Silsüpür Ceridleri” olarak anılmaya başladılar ve Bozulus’tan koparak 1613 yılında Ankara (Keskin), Kırşehir, Çorum ve Yozgat civarına gelerek yerleştiler. 17.y.y başlarında Silsüpür Ceridlerinden 2000 çadır halkının İran’a gittiğini ve Oymakbaşı Halil Bey’e İran Şah’ı I.Abbas tarafından “Sultanlık” unvanı verildiğini Safavi kaynaklarından öğreniyoruz. Silsüpür Ceridlerinin büyük kısmı İran’dan Anadolu’ya dönmüşlerdir.
1692 yılında ise Ceridler dâhil Beydili Boyu’nun 40 oymağının Suriye-Rakka bölgesine mecburi iskânı için ferman çıkarıldığını biliyoruz. Osmanlı yönetimi bölgeye Türkmen nüfusu takviyesi yaparak, çapulcu Arap ve Kürt Aşiretlerini kontrol altına almayı hedeflemiştir. 1692 yılından itibaren Ceridlerin yaklaşık 100 yıl Rakka’da kaldıklarını ve Araplarla sürekli harp ettiklerini sözlü ve yazılı edebiyatlarından öğreniyoruz. Rakka’dan tekrar Anadolu’ya göç eden Ceridler, Maraş, Antep, Adana, Kırşehir ve Keskin bölgelerine yerleştiler. Yine Amik ovasında, Çukurova’da kışlıyorlar, yazları ise Maraş’ın yaylaları ile Sivas-Uzunyayla’ya çıkıyorlardı. Rakka’dan Anadolu’ya Silsüpüroğlu Fettah Bey emrinde gelen Silsüpür Ceridlerinin bir kısmı Adana-Ceyhan’a yerleşmiş, oymağın yarısı da Ankara-Keskin, Kırşehir bölgesine yerleşmişlerdir. Osmanlı Devleti, Konar-göçer aşiretleri yerleşik hayata geçirerek Anadolu’yu düzene sokmaya karar vermiştir. Böylece Maraş-Elbistan bölgesine Ceridlerin bir kısmı yerleştirilmiştir. Bugün Kahramanmaraş iline bağlı Çağlayancerit ilçesi ve çevresinde birçok Cerid yerleşik hayata geçmiştir. Ceridler Maraş bölgesinde yaşarken Kırım Harbi çıkmış Cerid oymaklarından birisinin Kethüdası olan
Kara Fatma Hatun, 300 Cerid yiğidiyle
beraber Kırım Savaşına bizzat katılıp savaşmıştır. 1865 yılında Fırka-i
İslâhiye Çukurova’da görüldü. Ceridler dâhil diğer oymaklara yaşadıkları yaylak
ve kışlaklardan birisini seçip yerleşik hayata geçmeleri istendi. Ceridlerin
büyük kısmı Adana-Ceyhan ve civarına yerleşmeye karar verdiler. Bu gün Ceyhan
ve 14 köyü olmak üzere yörede yoğun bir Cerid nüfusu mevcuttur. Ayrıca Faruk
Sümer ve Yusuf Halaçoğlu Gaziantep bölgesinde yaşayan Barakların da Ceridlerin
bir oymağı olduğunu belirtmişlerdir. Bu düşünceler bize Ceridlerin (Baraklar )
Bayat Boyunda da bir kolunun olduğunu göstermektedir.1613’de İç Anadolu
bölgesine gelen Silsüpür Ceridlerinin de Kırşehir’de Hamit başta olmak üzere 8
Cerid köyü, Kırıkkale’nin Keskin ilçesine bağlı yine 8 Cerid köyü mevcuttur.
Ayrıca Yozgat, Nevşehir, Çorum, Aksaray, Sivas, Kayseri, Karaman, Niğde, Aydın, Kütahya, Diyarbakır, Malatya, Mersin, Ankara-Haymana, Uşak, İzmir, Bayburt, Antalya, Muğla, , Manisa, Burdur, Isparta, Antalya ve Anadolu’nun her bölgesinde hatta Kıbrıs, Suriye ve İran’ da da Cerid Türkmenleri yaşamaktadır. Ceridlerin, çok geniş ve renkli bir sözlü edebiyata sahip olduğunu da söyleyebiliriz. Büyük dedem (Hamitli Halil Silsüpüroğlu), Keskin-Seyfli köyünden Doğan Demir Kandemir ve Çağlayancerit ilçesinden Âşık Ali’ de Cerid Oymağından çıkan büyük şairlerdendir. Değerli dostum Âşık Ali’’nin
Ayrıca Yozgat, Nevşehir, Çorum, Aksaray, Sivas, Kayseri, Karaman, Niğde, Aydın, Kütahya, Diyarbakır, Malatya, Mersin, Ankara-Haymana, Uşak, İzmir, Bayburt, Antalya, Muğla, , Manisa, Burdur, Isparta, Antalya ve Anadolu’nun her bölgesinde hatta Kıbrıs, Suriye ve İran’ da da Cerid Türkmenleri yaşamaktadır. Ceridlerin, çok geniş ve renkli bir sözlü edebiyata sahip olduğunu da söyleyebiliriz. Büyük dedem (Hamitli Halil Silsüpüroğlu), Keskin-Seyfli köyünden Doğan Demir Kandemir ve Çağlayancerit ilçesinden Âşık Ali’ de Cerid Oymağından çıkan büyük şairlerdendir. Değerli dostum Âşık Ali’’nin
Bir
dörtlüğü ile yazımı bitiriyorum.
-----------------------------------
Sahipsiz kalmıştır kimsesi yoktur,
Sahipsiz kalmıştır kimsesi yoktur,
İki yönden girer yolu Cerid’in.
Arazisi kısa nüfusu çoktur,
Dört yana uzanmış kolu Cerid’in
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder