Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Çağrı Güler Mustafa Baykut M. Ali Güneş Urus Kemal Gülsüm Çakıl Ayşe Ibrık Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

26 Kas 2019

BENİM YAŞADIKLARIM 5

         MARK YASAKMIŞ:
        Yıl 1984 Çağlayancerit’e elektrik yeni gelmişti. Elektrik tesisatçılığına başladım. Almancı bir vatandaşın evinin elektrik tesisatını yaptım. Adam bana 100 Mark verdi. Elektrik malzemesi almak için Kahramanmaraş’a gittim. Malzemeleri aldım. Mark’ı kimseye bozduramadım. “Bankada bozdurabilirsin.” dediler. İş Bankası’na vardım. Mark bozduracağımı söyleyince memur beni aldı, Müdüre götürdü. Müdür Mark’ı nerden aldığımı ve bana pasaport sordu. “Ne pasaportu ben elektrikçiyim. Bir Almancının evinin elektriğini yaptım o verdi.” dedim.“Türkiye’de Mark kullanmanın yasak olduğunu bilmiyor muydun?” deyince “Ne bileyim ben.” dedim. Kimliğimi aldılar, tutanak tuttular. Tutanağı imzaladım. Geçmiş gün mark'ı yüz beş liraya bozdurdum. Bunu neden sizlere anlattım. O günkü Türkiye’nin zihniyetine bakın. Yasaklarla bir yerlere varılacağını sananlar yanılmışlardır...
        MECNUNLAR:
       İlçemiz de birçok mecnunlar vardır. Bunlardan
Küpeligüccük, Durmuş, Mehmet, Mustafa, Ejder, Şaban, Kerem Salman, hepside rahmetlik oldular. Günümüzde yaşayanlar Cevdet, Tola ve İbrahim, Ben mecnunlarla çok ilgilenirim. Bunlara rastladığımda karnı aç olanları doyururum Hepsiyle iyi anlaşırım. Ejder diye bir mecnunumuz vardı. Çok öfkeli biriydi. Kızdırıldığında küfrederdi. Dükkânların camlarını, arabaların, camlarını, kırardı. Ve kayıptan bilen bir mecnundu. Bir gün bir kahvehanedeyiz televizyon izliyorduk öfkeyle dışardan geldi televizyonu kapattı. Bize dönerek “siz insan değilmisiniz? İki tane cenaze var” dedi.
       Hepimiz şaşırdık. Bir gün sonra kendi akrabalarından iki kişi Kahramanmaraş’ta bir gölette boğularak öldükleri haberi geldi. Ejder Kerem Salman’dan çok korkardı. Kerem Salman kısa zamanda ölecek ondan Kurtulacağım diyordu. Nerden biliyorsun Ejder dediğimizde iki gün sonra görürsünüz dedi. Kerem Salman Ejderin dediği gibi üç gün sonra Akderede elektriğe kapılarak hayatını kaybetti. Rahmetli Kerem salman Kale'de kısa boylu Apış isimli bir mecnun vardı ondan çok korkardı. Cevdet'te Toladan çok korkar. Mecnunlar bir birinden neden korkar onuda bilemiyoruz...
        MERDİVENDEN DÜŞTÜM:
       1976/1978 yıllarında 2 defa merdivenden düştüm. Birinde sol elimin iki parmağı sağ omuzumun köprücük kemiği kırıldı. İkinci düşmem de iyalerim çıktı. Sınıkçı Yusuf kırılan parmaklarımı sardı iyileşmem 6 ay sürdü. Sağ omzumun köprücük kemiği üst üste gelmiş öyle tutmuş iyalerimi yerine getirdi. Sağolsun. Bunları niye anlattım? O tarihlerde Ziraat bankasının müdürü en yakın komşumuzdu. Aramız üç metre ben merdivenden düştüm her tarafım haşat feryat figan ediyorum müdür pencereyi açtı hanımıyla beraber beni seyrediyorlar. Dışarıdan feryadıma koşup gelenler oldu komşum seyretti. Aramızda hiçte bir sıkıntı yoktu. En yakın komşum yardıma gelmedi daha sonra geçmiş olsun bile demediler soruyorum size böyle komşuluk olur mu?
       MUTLU GÜNLERİM VE YILLARIM:
      06.04.1968 Tarihinde evlendim.
27.11.1968 Tarihinde Askere gittim.
27.10.1971 Tarihinde Askerden geldim.
12.06.1973 Tarihinde iki katlı bir ee yaptırdım.
17.04.1973 Tarihinde Gülşen kızım doğdu.
15.02.1975 Tarihinde Gülten kızım doğdu.
22.10.1978 Tarihinde Gülhan kızım doğdu.
02.04.1980 Tarihinde Oğlum Gülbey doğdu.
30.10.1982 Tarihinde Oğlum Kenan doğdu.
24.09.2002 Oğlum Kenan Askere gitti.
04.09.2007 Oğlum Gülbey Askere gitti.
07.02.2015 Tarihinde torunum Ergün askere gitti.
29.08.1993 Tarihinde kızım Gülten evlendi.
13.12.1998 Tarihinde kızım Gülşen evlendi.
11.04.2004 Tarihinde kızım Gülhan evlendi.
18.04.2004 Tarihinde oğlum Kenan evlendi.
03.10.2009 Tarihinde oğlum Gülbey evlendi.
15.08.1995 Tarihinde torunum Ergün Öcal doğdu.
07.10.1996 Tarihinde torunum Ergül Öcal doğdu.
04.09.2006 tarihinde torunum ersin doğdu.
07.04.2017 Tarihinde torunum Ergül evlendi.
06 07 2019 Torunum Ergün evlendi.
11.03.2008 Tarihinde torunum Erdem Öcal doğdu.
06.05.2003 Tarihinde torunum Nesibe Dinler doğdu.
16.01.2005 Tarihinde torunum Ümmügül Dinler doğdu.
23.10.2005 Tarihinde torunum Rahime Ataş doğdu.
01.01.2008 Tarihinde torunum Hiranur Ataş doğdu.
13.07.2014 Tarihinde torunum Belinay Ataş doğdu.
25.07.2006 Tarihinde torunum Abdulsamet Yalçın doğdu.
27.11.2008 Tarihinde torunum Ayşegül Yalçın doğdu.
26.11.2010 Tarihinde torunum Yasin Ataş Almanya’da doğdu
01.11.2013 Tarihinde torunum Sümeyye Ataş Almanya’da
doğdu.
07.12.2016 Tarihinde torunum Zeynep Ataş Almanya’da doğdu.
04.12.2020 Tarihinde torunum (Nisa Ataş) Almanya’da dünyaya geldi
17.11.2018 Tarihinde torunum Aylin Ataş doğdu.
21.11.2018 Tarihinde torunum Merve Öcal doğdu.
18.02.2019 Tarihinde torunum Ergül’ün kızı Nigar Gökçe doğdu.
03.12.2020 Tarihinde torunum Ergül’ün ikinci bebeği (Mehmet Şahin) Dünyaya geldi.15.04.2020 Tarihinde torunum Ergün’ün oğlu Erdem Sami Öcal doğdu.
-------------------------------------
      MİSAFİR AÇ KALMASIN:
     1978 yılında yaşlı bir dede Azaplıdan merkebine binerek Cerit’e radyosun tamir ettirmek için gelmişti. Yaşlı dede radyosunu Gölbaşı’nda yaptıramadığını söyledi. “Usta seni met ettiler, sana getirdim.” dedi. Radyoyu tamir ettim. “Usta ben gideyim.” dedi. Yemek saatiydi. “Azaplıya aç gidilir mi? Yemek yiyelim öyle git.” dedim. Dükkânı kapatıp eve çıktık. Hanımın misafirden haberi yoktu. Benim için üç tane yumurta pişirmiş, sofraya getirdi. Ben bir lokma alıp çekildim.
         Dede “Ustam neden yemedin?” deyince “Hanım pişirmiş amma benim yumurta ile aram iyi gitmez.” dedim. “Sen ne anlayışlı ustasın. Sofraya gelen üç yumurtayı ben yesem dede aç kalır, dede yese ben aç kalırım. En iyisi dede uzak yola gidecek. Karnın doyursun dedin değil mi?” dedi “Evet doğrusunuz.” dedim. Dede şakacı biriydi yemekten sonra Şimdi dede uzak yola gidecek kızım dedeye ceviz bastık sucuk ne varsa vereyimde giderken yesin diyor dedi. Tamam dede hanımda aynısın düşünüyor dedim. Ve dedeyi dediği şekilde uğurladık. Ancak adını sormaya unuttum onada üzüldüm. Sonra öldüğünü öğrendim çok çok üzüldüm Allah rahmet eylesin...
        NASIL KARŞILANDIM:
       Yıl 1966. Sazımı omzuma takıp Elbistan içmelerine gittim. Burada iki tane içme var. Biri Aşağı, diğeri yukarı içme. Yukarı İçmede iki köylüme rastladım. Beni misafir aldılar, Sazımı içeri koyup köylülerimle çarşıya çıktık. Halk arasında “İçmeye bir âşık gelmiş daha da gençmiş durmadan çalıp söylüyormuş.” diyorlar. “Bu âşık kimmiş?” diye bizlerde merak ettik. Çarşıda biraz gezdik, eve geldik. İki asker kapımızı çaldılar. “Buyurun.” dedik. “Burada bir âşık varmış.
       Biz o aşığı alıp karakola götüreceğiz dediler şaşırdık. “Suçu neymiş?” dediğimizde“Suçlu değil, askerlere türkü söylesin diye komutan istedi.” dediler. Yalnız gitmek istemedim. Köylülerimle bsraber cipe bindik karakola vardık. Hoşbeşten sonra sazıma akort verip irticalen Söze başladım. Komutan ve askerler memnun oldular. Saza söze ara verip dinleniyordum karakola iki adam geldi. “Aşığı kahveden istiyorlar.” dediler. Komutandan izin alarak kahvehaneye geldik. Kahvehane tıklım tıklım dolmuş aşığı bekliyorlardı. Kendi kendime düşündüm “Biz çarşıda gezerken lafı edilen âşık benimişim.” dedim. Sazımı kılıfından çıkartıp kahvehane halkına ilk olarak aşağıdaki dörtlüğü irticalen söyledim,
 
                 Merhabalar hey insanlar,
                 Bu kahveye hoş geldiniz.
                 Canım kurban size canlar,
                 Bu topluma hoş geldiniz.
 
       Halka hoş geldiniz dedikten sonra rahmetli Âşık Mahzuni’nin türkülerinden çalıp söylemeye başladım. Kahvehanede bulunan bazı insanlara övgüler, taşlamalar söyledim. Sazımı kılıfına koyarken garson çay tabağını aldı. Kahvehane Halkından para toplamaya başladı. Böyle bir şeyle ilk defa karşılaştığım için çok zoruma gitti. İrticalen sözlerimi garsona çevirdim.
 
                    Beni dinle garson gardaş,
                    Gel toplama bu parayı.
                    Biz kalkalım yavaş, yavaş,
                    Gel toplama bu parayı.
 
         Ne kadar söyledimse garson beni dinlemedi. Halktan toplanan para çoktu. Ömrümde ilk defa böyle bir para görmüştüm. Fakat çok utandım. Kahveci “utanacak ne var bu senin hakkın”dedi. Eve geldik. İki köylümle parayı bölüştük. Arkadaşlarıma “Beni burda rahat bırakmayacaklar.” Deyip geri tekrar Maraş’a döndüm. Ben geldikten sonra çok arayıp sormuşlar...
        NAZARA UĞRAMIŞTIM:
       Radyo televizyon tamirciliğimde nazara uğramıştım.
23 Mayıs 1983 tarihinde dış mahallenin birinden tanıdığım bir adam ufak radyosunu tamire getirdi. İki kişi daha radyolarını tamir ettirmek için bekliyorlardı. Bu arada bir müzisyen arkadaşın sazının ses cihazı bozulmuş onu tamir ediyordum. Cihazı tamir ettim sazı cihaza bağladım bir iki tıngırdattım. O anda ufak radyonun sahibi yanındakilere Allah bizi dağdaki bir ot gibi yaratmış şuna bakar mısınız dedi? Ben o an saz elimde donarak hareketsiz kaldım. “Ali çalsana diyorlardı."
       Konuşulanları duyuyordum. Fakat seslenemiyorum hareket edemiyordum. Donmam bir dakikadan fazla sürdü. Kendi kendime biri gelse de bana dokunsa derken birdenbire silkinip kendime geldim. Adamın radyosun masadan kaptığım gibi kafasına fırlattım aşağı eğildi ve kaçtı. Radyo duvara değip parçalandı. Diğer arkadaşlar "Ali hayırdır noldu dediler" adamın ağzından ot kelimesi çıkar çıkmaz dondum dedim şaşırdılar. "Adamın sana nazarı değdi dediler" Ben o gün gerçekten nazarın olduğuna inandım. O gün bu gün nazardan korkarım. Yıllar sonra adamla bir defa çarşıda uzaktan karşılaştık görünce hemen yol değiştirdim. İkinci bir defa daha karşılaştığımızda adam beni görünce aniden
Geri döndü…
        ODUNSUZ KALDIK:
       O yıllarda köye en az üç dört metre kar yağardı. İlkbaharda taşıdığımız odun kış ortasında biterdi. Yakacak odunumuz kalmazdı. Şimdiki gibi kömür filan yoktu. Karda kışta babam elime baltayı tutuşturur,“Oğlum git karşı ormandan odun Kes getir.” derdi. Öksüz Dağı’nda sahiplendiğimiz beş on tane kamalak ve ardıç ağacımız vardı. Ormandan gücümün yettiğini keser, odunu dalların üzerine koyup karın üzerinde sürüyerek Uludere’ye indirirdim. Uludere den odunları sırtımla eve getirirdim. Odamız ve sobamız yoktu. İri odunları ocakta yakar, tüm aile ateşin çevresine toplanır ısınırdık...
        OKUMAK İSTİYORDUM:
       Öğretmenim okumamı istiyordu. Okul masraflarımı
Karşılayacağına söz verdiği halde anam babam beni okula göndermedi. Aradan kırk dört yıl geçmişti. Öğretmenim bir akşamüstü telefonla beni aradı. İlk kelimesi“Ustam nasılsınız?” dedi. Öğretmenimmiş tanıyamadım. “Asker arkadaşım mısınız?” dedim. “Yok!” dedi. “Peki, siz kimsiniz beni nerden tanıyorsunuz? Dedim. Sizinle nerede konuşmuştuk?” dedim. Bana “1960’lı yıllara git belki hatırlarsın.” dedi.
       Yine tanıyamadım. İsmini sordum “İsmim Ali” dedi. “Soyadınız asker mi?” dedim. “Evet” dedi. Öğretmenim olduğunu öğrendim. Konuştuk. Cerite hanımıyla ziyaretime gelmişlerdi. Sevincimden uçuyordum. Telefonda muhabbetimiz yıllarca devam etti. 14 Mart 2020 tarihinde vefat etti. Kendisine rabbimden rahmet diliyorum ailesine baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. Ben ilkokuldan sonra okuyamadım amma çocuklarımın biri ticaret lisesini bitirdi. İkincisi ticaret lisesinden terk, diğer üçü en az liseyi ortaokulu bitirdiler...
 ------------------------------

Hiç yorum yok: