Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Çağrı Güler Mustafa Baykut M. Ali Güneş Urus Kemal Gülsüm Çakıl Ayşe Ibrık Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

29 May 2018

Vali Mehmet Yazdı Aşık Ali Ataş

              ÂŞIK ALİ KİMDİR?
         Ali 11 Temmuz Perşembe günü 1946 tarihinde Türkiye’nin ve Kahramanmaraş’ın en büyük köyü olan Çağlayancerit’te ekin biçerken annesi tarlada dünyaya getirir. Her nedense Nüfusa 8 Şubat 1948 doğumlu olarak tescil edilir. Yoksullukların beraberinde getirdiği perişanlıkla geçen çocukluk yıllarını çok iyi hatırladığını söyler.      --------------------       İlkokula başlar:
      O yıllarda köyde resmi okul olmadığı için, okul binası olarak kullanılan çamur ve taş duvardan yapılı üzeri mertek ve çapkılarla toprak örtülü ahşap bir evde ilkokula başlar. Ali’nin kalitesiz bir silgisi,  bir kalemi ve bir de defteri vardır. Deftere bir gün önceki yazdığı dersleri siler defterin aynı sayfasına ikinci günkü derslerini yazar. Bir defter bir kalemle o yıl okulu bitirir. Köyünde elektrik yok,  ders görecek ayrı bir odası yok. Ali gaz lambası ve çıra ışığında ders çalışır. İlkokul ile birlikte boş zamanlarında köyün fahri imamı Hasan Basri Tükel hocadan dini dersler alır.        ------------------------        Öğrencilik Yılları:
        Ali gazete ve kitap okumayı çok sever. Fakat köyde okuyacak ne gazete ne kitap bulabilir. Ağabeyli karakolundan köye gelen askerler köy muhtarına karagöz isimli gazete getirirler. Muhtar okuduğu gazeteleri Ali’ye verir. Ali gecenin karanlıklarında çam ve çıra ışığında gazete okur. O tarihlerde köye katırlarıyla kitap satan Darendeliler gelir.  Ali’nin kitap alacak parası yok. Sergide kitapların kapak yazılarını okuduğunu söyler. Ali’nin okumaya meraklı olduğunu bilen Salman K. isimli yaşlı adam Ali’ye “bana baba de sana istediğin kitapları alırım” der. Ali tereddüt etmeden yaşlı adama baba der. Ali’nin istediği dört tane kitabı alır. Sevinerek eve gelir.        Babası evdedir, “kitapları nerden aldığını sorar.” Salman amcaya baba dedim o aldı deyince babası sinirlenir. Kitapları elinden alır yırtıp ateşe atar yakar. Yaktığı gibi Ali’yi iyi bir döver.       ----------------------------------------------        Dayısında kitap olduğunu biliyordu:
       Ali Hacı dayısına gider. Dayısından Karacaoğlan, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin ve Şah İsmail’in kitaplarını alır. Dayısıyla beraber eve gelir. Babası yine evde, Ali’nin elinde kitapları görünce asık suratla  “bu defa kime baba dediniz de o kitapları aldınız der.  Dayısı, “kimseye baba demedi kitapları ben verdim okusun sonra alırım” der. Dayısının verdiği kitapları gece gündüz demeden baştan sona okur.       O yıllarda şair Abdurrahim Karakoç’un Hasan’a Mektuplar isimli kitabı eline geçer. Kitap sanki Çağlayancerit’i ve Cerit’liyi anlatıyordu. Karakoç Ali’nin ilham kaynağı olur. Köyde telefon yok.1980/1983 yıllarında Abdurrahim Karakoç ile mektuplaşır. Bir müddet yazışırlar. Mektupla şiirli atışmalar yaparlar. 1984 yılında köye telefon gelir bir kaç defa telefon da görüşürler. Karakoç’u şahsen tanımasam da çok iyi bir şair olduğunu biliyordum der. Büyük üstat Abdurrahim Karakoç 7.6.2012 tarihinde vefat eder. Ölüm haberini alan Ali gözyaşlarına boğulur. Üstadına ağıt türü şiir yazar yazdığı şiirin bir kıtası şöyle.                      -------------------------------                  Televizyonlarda alt yazı geçti,                  Haber yaramızı derinden deşti,                  Yazdığınız şiir’ler tarihe geçti,                  Ölümün bizleri üzdü Karakoç.                      --------------------------------      Şiirin devamı (anlatamadım) 2.şiir kitabının 135.Sayfasındadır.         ---------------------------           Şiir yazmaya başlar:
        İlkokul, yıllarında şiir yazmaya başlar. Yazdığı şiirler genelde,   Ağıt, Aşk, Beddua, Destan, Kınama, Sevda, Taşlama, Öğüt, Övgü türüdür. Şiirlerinde genelde Çağlayanceritlinin ve beraber yaşadığı toplumun Dertlerini anlatır. Şiirleri köyde birçok genç ve yaşlılar tarafından ezberlenerek zevkle okunur. Annelerin çocuklarını ninni çalarak büyüttüğü gibi Çağlayanceritlide Ali’nin şiirlerini okuyarak dinleyerek büyür. Yazdığı yüzlerce şiirlerinde tek kelime de olsa bölücülükten söz etmez. Şiirlerinin ve yazdığı yüzlerce makalelerinin hiç birinde yabancı kelime kullanmamıştır. Mümkün olduğu kadar Türkçe kelimeler kullanmaya dikkat etmiştir. Genelde beraber yaşadığı toplumun kullandığı şiveyi kullanır. (1959/1967) yılları arasında yazdığı şiirlerini bir defterde toplar. Ne yazık ki şiir defterini bir Yolculuk sırasında kaybeder. Bu hüznünü her zaman anlatır ve ben şahsen  birkaç kere şahit olmuşumdur. Ali yinede yılmadan usanmadan şiir yazmaya devam eder.       --------------------------------------        Oyuncaklarını kendisi yapar:
       Ali şimdiki çocuklar kadar şanslı değildi. Oynayacak oyuncağı olmazdı. Oyuncaklarını tahtadan, Tenekeden, Kartondan kendisi  yapar. Fakat babası oyuncaklarla oynamasına izin vermez, oyuncaklarını kırar. Babam evlatlarına karşı çok sert ve baskıcıydı diye herkese dert yanar.        ------------------------------        Tenekeden Saz Yapar: 
      Ali’nin babası marangoz ve ayrıca duvar yapı ustasıdır. Ali malzeme ve alet sıkıntısı çekmez. Babasından habersiz ilk sazını bir teneke kutusuna kol takıp yüzeyine bir tahta yapıştırarak saz haline getirir. Burgularını yapar perdelerini bağlar tellerini takar. İki hafta gibi bir sürede saz çalmayı öğrenir. Babası ile beraber tarlada bağda bahçede çalışır. Babası Ali’ye ara sıra harçlık verir. Harçlıkları biriktirerek kendine bir saz alır.       Çalmaya devam eder. Babasından korkarak bir müddet sazını komşularda saklar. Ali’nin saz çaldığını duyan gören köyün bazı insanları         Babasına saz çalmanın günah olduğunu öldüğünde cehennemde yanacağını söylerler. Bu sözlere inanan baba Ali’nin saz çalmasına izin vermez. Ali yinede gizli, gizli saz çalmaya devam eder. Bir gün sazını komşudan alıp eve getirir. Babası yine evdedir sessizce sazı elinden alır duvara vurur kırar. Sazının kırılmasına dayanamayan Ali’nin dünyası başına yıkılır.       -----------------------------------------       O gece köyünden evinden kaçar:
       O günlerde köyün yolu ve arabası yok. Kahramanmaraş’a gitmek için yakalanırım korkusuyla yola gitmez. Çağlayancerit- Bozlar-Pazarcık istikametine doğru tepeden tepeye on altı saat aç susuz yaya yürür. Bazı yerlerde kısığın azgın ve soğuk sularını geçerek Köye otuz kilometre mesafede olan Malatya kara yoluna varır. Bir yük kamyonuna biner şoföre abi yol param yok beni bedava götürürmüsün deyince şoför neden olmasın der. Ali gecenin karanlığında Maraş’a iner. Kimseyi tanımaz. Karnı aç cebinde ekmek parası yok. Birilerine sorar buralarda yatacak yer var mı? Der. Tarif edilen yer saray altı mahallesi. Ali tarif edilen yere gider gittiğinde bir hancı ile karşılaşır.       Ali’nin cebinde ne ekmek parası nede yatacak han parası vardır. Hancıya derdini anlatır. Hancı Ali’ye bir haftalığına 60 kuruş ödünç verir. Ali parayı alır önce bir ekmek 2 domates alır karnını doyurur. Günlüğü on kuruşa bir müddet bu handa yatar kalkar. Ali boş gezmeyi sevmez.         İnşaatlarda çalışır, hamallık yapar, ayakkabı boyacılığı, seyyar satıcılık ve gazete satar. Yazdığı şiirlerini Matbualarda çoğaltarak çarşıda, Mahallede satar. Böylece ekmek parasını han parasını kazanır. İlk işi hancıya olan borcunu öder.          Ali olurda sazsız olur mu? Biriktirdiği üç beş kuruş İle yine bir saz alır. Sazı omzunda şehir,  şehir gezerek şiir satar. Ali o yıllarda iyi bir atışmacı ve taşlamacıdır.Karşılaştığı âşıklarla şairlerle gözünü kırpmadan atışmalar yapar. Halk Ali’ye Âşık Mahlasını layık görür. Bundan sonra Halk arasında Âşık Ali olarak tanınır.        ---------------------------         Bakın kiminle atışır:
      Yıl 1967 Maraş’ta şiir satarken Temmuz’un sıcağında omzunda teyp sırtında Maraş abası başı keçeli kara şalvarlı kıl çoraplı ham çarıklı birini görür. Usulca yanına sokulur. İrticalen adama sormaya başlar. Adam kalın sesi ve hoş tavrıyla anında Ali’ye cevap verir. Ali şaşırır. Atışma bir müddet devam eder. Atışma sonunda Şairin Abdulvahap Kocaman olduğunu öğrenir. Elini öper Şairden özür diler. Önceleri adınızı duyardım çok ünlü bir şair olduğunuzu söylerlerdi,  fakat sizi şahsen tanımazdım der. Ve böylece tanışmış olurlar. Teybe kendi sesiyle okuduğu şiirlerinin kasetlerini satan Abdulvahap Kocaman bir kasetini hediye eder. Ali şairin hediye ettiği şiir kasetini gözü gibi koruduğunu söyler. Abdulvahap Kocaman ile yaptığı atışmada birDörtlüğünde şöyle der.                  ----------------------------------------                 Kimsin nerden geldin sen nerelisin?                 Sorduğum soruya cevap ver emmi.                 Sıkıntın ne neden böyle terlersin?                 Sorduğum soruya cevap ver emmi.                  --------------------------------------------      Devamı 5.Şiir kitabı (Düşünüyorum) ‘un48.Sayfasındadır. Büyük Şair 14 Ağustos 2005 tarihinde vefat eder. Ailesini telefon ile arar merhuma rahmet ailesine sabır ve baş sağlığı diler.      --------------------------       Annesi haber salar:
     Âşık Türkiye’nin birçok ilini ilçesini gezer. 1968 Yılında tekrar Maraş’a gelir. Annesi Maraş’a gelip giden köylülerle evine dönsün diye haber salar. Ali annesini kıramaz geçmişte babasına olan dargınlıklarını, kırgınlıklarını bir kenara bırakarak köyüne döner.                Eğer babam sazımı kırmasaydı köyümden ayrılıpGurbete gitmezdim. Hayatın zorluklarını çilelerini yaşamasını bilemezdim. Belki de şiir bile yazamazdım der. Sözlerine şöyle devam eder. Maalesef babama olan evlatlık borcumu ödeyemediğimi, Geçmişteki hatalarımı ancak kendimde baba olunca anladım diyor.        Çocukluğunun üzerinden bunca yıllar geçmesine rağmen babasından gördüğü o günkü baskılar bu gün bile rüyalarına girer. Çektiğim cefa ve sıkıntılara rağmen bu gün her şeyimi babama borçluyum der.           ---------------------------------            Acılarım Adamı Âşık Ali:
         13.Eylül 1986 yılında kendisinden 1 yaş küçük olan kardeşi Mehmet’i bir trafik kazasında kaybeder. Âşık Ali olurda ölen kardeşine şiir yazmaz mı? Şiirin ilk kıtası şöyle                       ------------------------------                   Vay be seksen altı yılı,                   Kara geldin başımıza.                   On üç Eylül Cumartesi,                   Zehir doldu aşımıza.                   ------------------------------       Devamı 3.Şiir kitabı (İnanmadılar) isimli şiir kitabının 205. sayfasındadır.13.09.1986 Tarihinde kardeşi Mehmet Ataş’ı kaybeder. 18.08.1988 Tarihinde yeğeni Yaşar Onaran’ı kaybeder, 05.05.1989 Tarihinde yeğeni Mustafa Ataş’ı kaybeder. 21.01.2010 Tarihinde ablası Fadime’yi kaybeder.  11.07.2014 Tarihinde torunu Erdem’i kaybeder. 09.08.2015 Tarihinde yeğeni Mehmet Ataş’ı kaybeder. 25.01.1996 Tarihinde Annesini kaybeder. 14.01.1998 Tarihinde babasını kaybeder. Bizlerde ölenlere rahmet diliyoruz.         -----------------------------         Evlenir ve askere gider:
      Yıl 1966 o zamanlar nüfus cüzdanları defter şeklindedir. Soyadının kaba olduğunu düşünerek  (ATAŞ) (A) harfini siler yerine (E) harfini yazar. Fakat bunun suç olduğunu bilmez.         1968 yılında Ali Ateş olarak askere gider. Acemi birliği Sivas temel tepedir. Burada Yılmaz Güney ile tanışır. 2 ay sonra Tokat’a gider. İhtisas eğitimini Tokat’ta tamamlar. Tokat’ta Muhlis Akarsu ile tanışır. İki ay sonra dağıtımları çıkar. Kura çekerler Ali Gaziantep topçu taburuna, Muhlis Akarsu Erzurum Pasinler’e gidecektir. Gaziantep’in Maraş’a yakınlığı nedeniyle komutan yerlerini değiştirir. Ali Erzurum Pasinler’e gider. 6 ay sonra bölüğünde onbaşı olmak ister. İmtihana girer onbaşılığı kazanır. Bölük komutanının postası olarak askerliğine devam eder.        Askerliğin bitmesine dört ay kala tüm alay Kars’ın Sarıkamış ilçesine taşınır. Kışla binaları inşaat halinde olduğu için askerler 4 ay çadırlarda kalır. Askerde yazdığı şiirleri, bulunduğu il ve ilçelerin mahalli gazetelerinde yayınlanır. O günkü gazete ve dergileri hala sakladığını söyler. Ali 24 ay askerlik yapar. Sarıkamış’tan teskere alır. Memleket’ine döner.        -------------------------------        Askerlik dönüşü işsizdir:
      İki yıl Çukurova’da çapa vurur pamuk toplar. Irgatçılığın zor olduğunu düşünerek kendisine bir sanat edinmeye karar verir. Elektronik kitaplar ve dergiler alıp okuyarak kısa zamanda A dan Z ye radyo tamirciliğini öğrenir. Köyde elektrik yok radyonun lehim işlerini gaz ocağında demir ısıtarak yapar.          Kısa zamanda radyonun iç aletlerini ve dış kabinine varıncaya kadar yenilerini imal eder. 1984 yılında köye elektrik gelir. Yine elektronik dergi ve kitaplar okuyarak televizyon tamirciliğini de öğrenir. Radyo ve televizyon tamirciliği ile evinin geçimini sağlar. Radyoculuğun yanı sıra el işçiliği, elektrik tesisatçılığı, su tesisatçılığı, Sıvacık yapar Şairimizin 35 yıllık iş hayatı vardır. Ustalığı ile Köyünde ve çevre köylerde tanınan bir esnaftır, radyocudur, şairdir ve daha birçok mahareti olan bir şahsiyettir.  Her ne iş yaptıysa en iyisini yaptı. Her konuda yaptığı işlerde Halk’ın takdirini güvenini beğenisini kazandı.                  ------------------------------
        Radyo vericisi yapar:
     Ali İlkokul mezunu olmasına rağmen çok zeki ve bilgilidir. Elektronik şemalardan yararlanarak Radyo vericisi yapar. Vericiyi 12 adet büyük pil ile çalıştırır. 20 kilometre mesafelere günde 2 saat müzik yayını yapar. Cerit halkına ve çevresine kendi türkülerinin yanı sıra çeşitli sanatçıların türkülerini dinletir. Radyoda isteklere de yer verir. 2000 yılında kendini bilmez bir ispiyoncu tarafından şikâyet edilir. İki yıl mahkemelerde yargılanır. Ali’nin yaptığı kanunsuz bir iştir. Bilmeden yaptığını söylese de on beş ay hapislik 1350 lira para cezasına çarptırılır. Ali’nin sicilinin olmaması beş yıl suç işlememek şartıyla hâkim cezasını erteler. Ali esnaftır emekliliği gelir. Bağ-Kur’daki görevli memur askerlik şubesinden belge ister. Askerlik şubesine gider askere nüfus cüzdanın verir Bağ-Kur için belge istese de asker vermez. Ali’nin 1967 yılında yaptığı büyük hata 37 yıl sonra karşısına çıkar. Asker ile tartışırken komutan askeri ve Ali’yi yanına çağırır mesele anlatılır. Komutan şubede kayıt yapan askerlere kızar. Komutanım o askerlerin kabahati değil benim kabahatim der. Zamanında soyadım kaba diye nüfus cüzdanımdan      A harfini silip soyadımı (Ateş) yaptım deyince komutan bunu nasıl yaptınız bu işin suç olduğunu bilmediniz mi? der. Bilmedim komutanım der. “Nüfus müdürlüğüne git vukuatlı nüfus kayıt örneği getir” der. Nüfustan aldığı evrakı şubeye verir şubeden aldığı belge ile 2004 yılında Bağ-Kur’dan emekli olur.           -------------------------        Yakın Komşuyduk:
      Âşık Ali benden büyük olmasına rağmen hep beraber büyüdük. Aynı mahallede beraber yaşadık ve babalarımızın evleri yan yanaydı,  komşuyduk.         Küçük yaştan beri hayat hikâyesini anlatacak olsam kesinlikle bu kitabında yazacağı şiirlere yer kalmayacaktır. Ali mesleği ile ilgi bir eğitim almadan teknolojinin getirdiği tüm yenilikleri kendi kendine öğrenerek her konuda kendini yetiştirmiş bir şahsiyettir.          Bizim için günümüzde yetişmiş bir Karacaoğlan, Bir Dadaloğlu, bir Âşık Veysel’dir.  Aşık Ali bir şairdir, yazardır, radyo-televizyon tamircisidir, yeri gelir işçidir çiftçidir,  Elektrik ustasıdır, su tesisatçısıdır, kısacası her konuda bilgisi olan kendini yetiştirmiş toplumun her kesimine kendini kabul ettirmiş duayen bir insandır. Bilhassa benim kuşak Âşık Ali’nin şiirleri ve türküleri ile büyüdük. Birçok şiiri ve türküsü gençler tarafından ezberlenmiş her Çağlayancerit ’linin dilinde her zaman söylenmektedir. Hatta halk arasında bazı sohbetlerde Âşık Ali’nin dediği gibi şeklinde örneklerde vererek konuşmaları taçlandırırlar. Âşık Ali’ye merhaba diyerek bir hal hatır sor hemen üzerinize bir şiir kondurur. Bir şiir kondurur.  Evlerimiz birbirine yakın olduğundan bizim eve kendi evlerinden kablo çekerek bir hoparlör kurmuştu, bu sistemi o tarihlerde (1963 yılında) kendisi icat etmişti.  Kendi evlerinde türkü söylerdi bizde tüm ailece babamın evinde söylediği türküleri çaldığı plakları dinlerdik. Hatta ben koşar evine giderdim Ali abi ne olursun “eledim, eledim höllük eledin” türküsünü merhum Âşık Mahsuni Şerifin “bu tarla susuz tarla, de ha Mehmet emmi” türküsünü söyle diye ricada bulunurdum.       Ali eskilerin deyimiyle feleğin çemberinden geçmiş hayatın her türlü zorluklarını yaşamış, ama eğilmeden bükülmeden kendini ezdirmeden muhannete muhtaç olmamak için çalışıp tüm zorlukları aşarak bu günlere gelmiş bir büyüğümüzdür. Teknolojinin getirdiği tüm yenilikleri Çağlayancerit ’de ilk defa kullanmıştır.         Mesela bilgisayar yokken Commadore 64 diye bir bilgisayarla uğraştığını çok iyi biliyorum. Onunla oyunlar oynar oyunlar yazardı. Daha sonra bilgisayar alarak İşlerini devam ettirmiştir. İlçemizde ilk web sitesini kurmuş ve ilçemizi dünyaya tanıtmıştır.          Ben Çağlayancerit’te yaşamama rağmen Çağlayancerit’te olan biten haberleri kurduğu web sitesi sayesinden öğreniyorum. Bu insan Çağlayancerit’in dünyaya açılan bir penceresidir. Yeri doldurulamayan bir şairdir bir ozan bir yazardır.         Geçmişten günümüze kadar dilden dile söylenen unutulmaya yüz tutmuş örf ve adetlerimizin birçoğunu kaleme alarak yazılı belge haline getirerek yaşatılmasına vesile olmuştur. Âşık Ali Şiir ve makaleler yazmaya devam etmektedir. Ve gelecek nesillerden de kültürümüze örf ve adetlerimize sahip çıkarak eserlerinin daim olarak yaşatılmasını ve ilçemiz adına yapmış olduğu emeklerinden dolayı kendisine Teşekkür ediyorum.     ------------------------------      Web sayfaları vardır:Seçme şiirler sitesi: http://atasaalisirler.blogspot.com.tr/Bütün verilerinin yüklü olduğu web sayfası ve diğerleri sayfaları;(http://www.atasali.com/)  (http://atasali.blogspot.com.tr/)(http://cerithaber.blogspot.com.tr/)Sayfalarından Çağlayancerit’i dünyaya tanıtır. Binlerce şiirlerini makalelerini web sayfalarından yayınlar. 2011 yılından itibaren şiirlerini ve makalelerini
Kitaplaştırmaya başlar.  Toplam 7 şiir kitabı 1
Çağlayancerit ile ilgili genel kültüre dayalı 8. kitabıdır. Âşık Ali 5 çocuk babası, on dört torun sahibidir. İlçede ikamet ediyor. Şiir ve makaleler yazmaya devam etmektedir. Bu büyüğümüze Daha nice uzun ömürler diliyorum.
         ------------------------------------        1967/2018 yılları arasında yazdığım tüm şiirlerimi kitaplaştırdım. Bu konuda çok mutluyum. Yayınlanan kitaplarımın listesi şöyle:1. (Çağlayancerit) isimli şiir kitabı Ekim 2011 yılında (144) sayfa olarak Ukde yayınlarından çıktı.
2. (Anlatamadım) isimli şiir kitabı Ekim 2012 yılında (144) sayfa olarak Ukde yayınlarından çıktı.
3. (İnanmadılar) isimli şiir kitabı Mayıs 2014 yılında (208) sayfa olarak Ukde yayınlarından çıktı.
4. (Dinlemediler) isimli şiir kitabı Aralık 2015 yılında (224) sayfa olarak Ukde yayınlarından çıktı.
5. (Düşünüyorum) isimli şiir kitabı Aralık 2016 yılında (224) sayfa olarak Ukde yayınlarından çıktı.
6. (Umudu Kestim) isimli şiir kitabı Ekim 2017 yılında (224) sayfa olarak Ukde yayınlarından çıktı.
7. (Küstüm Ben) İsimli Şiir kitabı Ekim 2018 yılında çıkacaktır.
8. (Çağlayancerit ve Yaşanmış Gerçekler) isimli genel kültüre dayalı bu kitabının basıma hazır olduğu.
Allah nasip ettiyse önümüzdeki 2019 yılı içinde (242) sayfa olarak yayımlanacaktır.                                 --------------------------------------------                                  Çağlayancerit İlçe Nüfus Müdürü                                             Vali Mehmet KEKİL.x

Hiç yorum yok: