Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Çağrı Güler Mustafa Baykut M. Ali Güneş Urus Kemal Gülsüm Çakıl Ayşe Ibrık Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

17 Eyl 2014

YAŞANMIŞ GERÇEKLER 09

       SARIKLI GÖRSEYDİN:
      Lakabına Daşo derlerdi. Bu insan Nasrettin Hoca gibi biriydi. Bir gün Bozlar köyüne çalışmaya giderken yolun kenarında bir gazete parçası bulur. Okuma yazması olmayan Daşo kâğıdı eline alır. Yolun kenarına oturur. Kâğıda bakarken başı sarıklı bir yolcu gelir. “Amca elinizdeki ne?” der. “Oğul şurada bir kâğıt parçası buldum, bakıyorum Benimle konuşmuyor der. Yolcu, “Gazete insanlarla konuşmaz” der. Gazeteyi Daşo’dan alır sesli sesli Okumaya başlar. Daşo merak ederek dinler. “Allah Allah benimle neden konuşmaz diye düşünür.” Yolcu oradan ayrılır. Daşo tekrar gazete parçasını eline alır bakar bakar ses yok “Konuş sene (..diğim) şimdi bir başı sarıklı görsen dil verir söylerdin.” der. Daşo emmi (1965) yılında vefat etmiştir. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Kaynak Kişi oğlu Hıdır Aygörmez...
       SARI ÇİZMELİ ADAM:
      Esnafımız beş vakit namazlı abdestlidir. Vakit öğlen ezan okunur. Dükkânı çocuğa bırakır. Camiye gider. Birazdan dükkâna bir adam gelir. Çocuğa babasın sorar. “Camiye gitti.” der. “Birkaç parça alacaklarım var.” der. Çocuk verir. “Hani para?” dediğinde, “Şöyle bir kenara yaz. Geldiğinde babana söyle, o beni tanır.” der. Çocuk, “Amca isminiz ne?” der. “Sarı çizmeli adam.” der. Çocuk kenara sarı çizmeli adam yazar. Babası camiden gelir.
“Ne yaptın oğlum ?”der. “Birkaç parça sattım baba.” der “Hani parası deyince adam borca yazdırdı. Adını aha şura yazdım.” Baba okur Oğlum kim bu sarı çizmeli adam?” der “Ne bileyim ayağında sarı çizmesi vardı. Senin tanıdığını söyledi.” “Oğlum ben ne bilirim sarı çizmeli adamı desene bir üçkâğıtçıya düşmüşsün.” Adam acele çarşıya çıkar, sarı çizmeli birine rastlamaz. Dükkâna gelir sarı çizmeli adamı defterinden siler. Çocuğa tembih eder “Oğul ben olmadığım zaman sarı çizmelide olsa siyah çizmelide olsa sakın kimseye borca mal satma!” der...
         SAVCIYA ÇÖKER:
        Kerem Salman zamanında üç beş yıl esnaflık yapmış bir insandı. Beş vakit abdestli namazlı muhterem bir kişiliğe sahipti. Sonraları kafayı üşüttü esnafların dükkânlarının camlarını, arabaların camlarını kırmaya başladı. Birkaç defa akıl hastanesine gönderildi yine bildiğinden geri kalmadı. 06.06.1997 tarihinde Akdere Mahallesinde elektrik direğine tırmanır,Yüksek gerilim hattına kadar çıkar. Elektrik çarpınca direkten düşerek oracıkta vefat eder.
       Kerem Salman öldüğünde Ejder çok sevinmişti. Ejder’le Araları pekiyi gitmezdi. Vatandaşın biri Ejder’e Savcı Bey, Kerem Salman’ı geri diriltmiş der. Bu lafı duyan Ejder soluğu adliyede alır. Savcıların hâkimlerin çıkacağı kapıyı bekler, Aslında Ejder savcıyı hâkimi tanımaz, ilk gelen bir hâkim olur öfkeyle sen Kerem Salman’ı dirilttin ha deyip üzerine saldırır hâkim şaşırır. Vatandaş Ejderi Hâkim’den zor ayırır. Hâkim ayağa kalkar Ejder’e tokat atarken. Orada bulunanlar Efendim o bir mecnun derler. Hâkim kızar herkes delisine mecnununa sahip olsun der. Ejder’i salondan dışarı çıkarırlar. Olayda böylece biter. Olay Cerit adliyesinde yaşanmıştır. Ejder 28.12.2006 Tarihinde Kahramanmaraş’ta vefat eder. Allah her ikisine de gani, gani rahmet eylesin…
         SARHOŞ İLE DEĞİRMENCİ:
        Eskiden köy kahvelerinde bira içmek serbestti. Adamın biri herkes içiyor bari bende içeyim demiş. Kış geldiğinde Cerit’e üç dört metre kar yağardı. Adam içer, içer iyice sarhoş olur. Kalkar evine doğru yol alır.Yolun kenarında bir değirmen vardır. Değirmenci hava almak için değirmenden çıkmış. Karşıdan bir sarhoş düşe kalka gelir değirmenciye selam verir değirmencinin üstü başı bembeyaz un içinde, sarhoşa “dur hele der.” Sarhoş durur. “Değirmenci bak hele ben kime dönmüşüm deyince” sarhoş sen kâfire dönmüşsün sen Yahudi’ye dönmüşsün Ve daha birçok laflar eder. Değirmenci güler sarhoş ayıkır. Bire değirmenci sen yönünü bana dönmüşsün bana kelimeler saydırıyorsun deyip değirmenciyi değirmenine kadar kovalar...
       SEN SİLİKSİN:
      Gerçeği gizlemeye gerek yok. Âşık Ali’ye bir arkadaşı Avrupa’dan Philips marka bir teyp getirir. Devamlı çalıp söyleyen Ali bir akşamüstü yeni teybine çalar söyler bir kaset doldurur. Teybi çocuklara verir kaldırın bunu der. Aradan birkaç gün geçer çocuklardan birine şu teybi getirinde geçenlerde çalıp söylediklerimi dinleyelim der.
Teybi getirirler play tuşuna bastım kasette ses yok. Çocuklar bunu siliksiniz dedim çocuk yok baba sen siliksin dediler. Ben silik değilim dedim Çocuk biz sana silik demedik sen siliksin dedik der. Çocuklar yeminle baba vallahi sen siliksin diye ısrar ettiler değilim dedim. Böylece konuda kapanmış oldu...
        SEN SOR SENE:
       Rahatsız olan babayı oğlu Doktor'a götürür. Baba biraz mecnun, Doktor amca “Neyin var, neren ağrıyor?” dediğinde ben ne bileyim sen“Doktor değil misin bil” Der. Doktor muayene eder. Hastaya bazı sorular sorar. Hasta Doktor'un sorularına hep ters cevaplar verir. Doktor hastaya tekrar döner “Bu senin oğlun mu?” der. Hasta doktorun gözüne bakarak “ben ne bileyim sen sor sene sen küskün müsün?” der...
         SEN DEMİ BİLİYORDUN?
        Seksen yaşlarında saf fakat sinirli biri olan bir amcamız vardı. Lakabına (Pico) derlerdi. Mahallede çocuklar ona takılırlardı. Çocuklara çok sinirlenen amca tuttuğu çocuğu döverdi. Bir sabah evden çıkar, bahçeye çalışmaya gider. Bahçede çalışır. Eve dönme vakti gelir. Elma ağacına serçe türü bir kuş konar. Başlar viç, viç, Vico diye ötmeye kuşa sinirlenir. Sen adımı nerden biliyorsun diyerek eline bir taş alır kuşa fırlatır. Tesadüf müdür bilinmez attığı taş ile kuş yaralanır. Kuşu yakalar eline alır, boynunu sıvar. “Doğru söyle benim (pico) olduğumu sana söyledi?” der. Kuş bakar durur. Aynı soruyu tekrar eder. Kuştan yine cevap yok. Kuşa “Benim adım Ahmet’tir, bir daha adımı çağır.” der. Ve kuşu öldürmeye kıymaz, doğaya tekrar bırakıverir.
         SÖNDÜREMEMİŞ:
        Adam bakkala gider bir el feneri alır, eve getirir. El fenerini hanımına verir “al şunu kaldır” der. Feneri ilk defa gören hanım uğraşırken feneri yakar fakat söndüremez. Götürür bulgur çuvalına sokar. “Hah şimdi söndün.” der. Bir gün sonra adam hanımına “el fenerini bana getir” der. Hanım çuvaldan feneri alır, getirir. Fener yanmaz. Fenerin pilleri bitmiş. Adam “bu feneri yeni aldım, pilleri de yeniydi.” deyince hanımı “Uğraşıyordum, yandı, söndüremedim. Söner diye götürüp bulgur çuvalına soktum.” der. Adam hanıma kızar “niye bana söylemedin de çuvala soktun” der...
--------------------------------

Hiç yorum yok: