Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Çağrı Güler Mustafa Baykut M. Ali Güneş Urus Kemal Gülsüm Çakıl Ayşe Ibrık Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

17 Eyl 2014

YAŞANMIŞ GERÇEKLER 07

         KOMUTANIYIN ADI NE?
        Bir sabah komutan alayda mıntıka temizliği yapan
Askerlerden birini yanına çağırır. Tesadüf mü bilinmez. Komutanın çağırdığı asker Cerit’lidir. Cerit’li asker komutanın karşısına dikilir. Komutan, askere “Alay komutanının adı ne?” der. Asker “Bilmiyorum” der.“Sen nasıl askersin? Komutanının adını bilmezsin.”der ve askeri azarlar. “Hadi git” der. Asker iki adım atar geri döner. Komutan, “Ne var?” der. Asker “Komutanım bizim köyün muhtarının adı ne?” der. Komutan, “Ben sizin köyün muhtarının adın ne bileyim.” deyince adam, “Komutanım ben sizin alay komutanınızın adını nerden bileyim?” der...
         KÖYE GİDİYORUM:
        Çağlayancerit otuz beş yıl önce Kahramanmaraş’ın ve Türkiye’nin en büyük köylerinden biriydi. 1986 yılında kasaba, 1987 yılında ilçe oldu amma köy kelimesi bir türlü hafızamızdan silinmedi. Vatandaşımız, bir yerden bir yere giderken başka bir vatandaşla karşılaştığın da “Nerden gelip nereye gidiyorsunuz?” dediğinde “Köyden geliyorum.” veya “Köye gidiyorum.” diyor. Aradan otuz beş yıl geçmesine rağmen bu kelime hafızamızdan kazınmadı. Ben vatandaşın “Köye gidiyorum veya köyden geliyorum.” cevabını haklı buluyorum. Ne yazık ki yıllardır ilçeyi yöneten beyler bir türlü köylükten kurtaramadılar...
        KUYRUK SALLAMADIN:
       Engizekli Cuhla emmi bir Cuma günü Cerit’e gelir. Pınar başında eski bir arkadaşıyla karşılaşır. Hoş beşten sonra “Arkadaşım beni tanımadın galiba.?” der.Arkadaşı, “Ne demek seni tanımaz mıyım?” deyince adam “Peki, tanıdın da neden bana kuyruk sallamadın?” der. Arkadaşı yazıklar olsun sana efendi ben İtmiyim ki sana kuyruk sallayım der ve bir daha konuşmazlar...
        MASADA NE VAR?
       İlk defa bilgisayar alan biri bilgisayarı öğrenmeye çalışır. Bir gün bilgisayarda bir sorunla karşılaşır. Arkadaşına telefon eder “benim bilgisayarın ekranı karıştı” der. Arkadaşı “masada ne var?” der. “Bir kolonya bir de çiçek var” der. Arkadaşı “Bilgisayar masasında değil bilgisayarın ekranında ne var” der. “Ha! Öyle desene” deyip ekranda olan birkaç dosya adını söyler ve böylece Bilgisayarda masanın ne olduğunu da öğrenmiş olur...
        MERCİMEK YOLDURUR:
       Aksu mahallesinden Muhterem lakabıyla Tatar Hoca, adı Ahmet soyadı Tepebaşı’nın rahmetli dedesi Çok âlim bir hoca imiş.Tatar Hoca dini derslerini dedesinden almış. Dedesi cinleri emrine alır her dediğini yaptırırmış. Hoca bir dönümlük tarlasına mercimek eker. Mercimeğin yolunma zamanı gelir, ırgat bulamaz. Cinlere yoldurmaya karar verir. Cinleri yanına çağırır. “Falan tarlada bir dönüm mercimeğim var. Irgat bulamadım, gidin bu mercimeği yolun.” der. Cinler hocanın sözüne “Tamam!” derler. Hoca “Yalnız dikkat edin. Yetişmemiş göy olan yerleri yolmayın.” der. Cinler hocaya “tamam” deyip yanından ayrılır. Cinler o gece mercimeğin tümünü yolarlar. Mercimeği tarlanın ortasına harman ederler. Cinlerden birisi hocaya gelerek“Mercimeğinizi yolduk.”
      Hoca cinlere teşekkür eder. Sabahleyin mercimek tarlasına gider. Hoca ne görsün tarla birden yolunmuş. Bunu gören hoca kızar. Acele cinleri yanına çağırır.“Neden mercimeğin göylerini de yoldunuz. Emeğimi mahvettiniz.” deyince cinler hocaya “Gece yolduğumuz için karanlıkta fark edemedik.” derler. Hocadan özür dilerler. Sevgili okurlar Bu olaya birçoğunuz inanmayabilirsiniz. Fakat bu olay gerçekten Aksu’da yaşanmış bir olaydır. Anlattığım bu muhterem hocamızın dedesi öyle sıradan bir hoca değilmiş.
 Kaynak kişi: Akdere mahallesin den Köküş Ahmet'tir. Ben önceki meseleyi de bunu da ondan dinledim...
         MERKEP ELİNİ ISIRIR:
        Köylünün biri merkebinin yularından çekerek bahçeye otlatmaya götürür. Yolda giderken merkep aniden sahibinin elini ısırır. Eli kopma derecesine gelir. Adam bağırır. Merkebe bir tane vurur. Merkep elini bırakır, eli kanar. Koşarak sağlık ocağına gider “Eşek elimi ısırdı.” der. Sağlıkçılar yarayı pansuman edip. Adama tatanoz aşısı yaparak. Sağlıkçılar eve gelirler. Merkep evin önünde bağlıdır. Merkebi muayene ederler. Kuduz olmadığı ortaya çıkar.“Sen yinede bir hafta bize gelip merkebin durumu hakkında ilgili bilgi vereceksin.” derler. Adam “Tamam!” der. Sağlıkçılar gider, merkebe sopayı çeker. “Sağlıkçılar sana önem verdiği kadar bana önem vermediler.” deyip merkebi iyi bir döver. Merkep anırsa da dinlemez merkebe döner “Ben seni aç koymadım, susuz bırakmadım. Bu elimi niye ısırdın.” der. Merkebi ikinci kez döver. Birkaç gün merkebe ne yem nede su verir. Merkebe derki adamların geldiklerinde beni şikâyet edersen seni defalarca döver seni öldürürüm der...
        MESES KESİYORUM:
       Bir çiftçi tarlasında çift sürerken mesesi kırılır. Çiftçinin kulakları duymazmış. Meses kesmek için tarlanın kenarında bulunan iğdeden meseslik keserken. Oradan geçen bir yolcu çiftçiye selam verir. Çiftçi, yolcuya “Meses kesiyorum meses.” der. Yolcu tekrar dönüşünde çiftçiye kolay gelsin der. Çiftçi “Kısa olursa bir daha keserim der. Yolcu çiftçinin iyi duymadığını anlar. “Hadi bana eyvallah. Kolay gelsin” çifçi baba der. Meses: çift sürerken öküzlere vurmaya yarayan iğdeden yapılmış çiftçinin el sopasıdır...
        MİSAFİR BULDUĞUN YER:
       Kara Ömer hanımına “Cano ile şurada kırk yıllık komşuyuz. Bir gün bizi davet etmedi. Bari biz kendilerini davet edelim.” der. Cano’ya çocuk gönderirler. Çocuk “Cano emmi akşam bize davetlisiniz.” der. Komşu daveti kabul eder. Kara Ömer hanımına “Misafire ne yemeği hazırlayacaksın?” deyince Hanım ‘Tarhana ıslarım yesinler.” der. Komşu akşam hanımıyla beraber gelirler. Hoşbeşten sonra sofraya ıslanmış tarhana getirilir. Cano hanımına, hanım Cano’ya bakar. Birer lokma alıp çekilirler. “Yiyin komşu yiyin.” deyince “Cano tarhana bizim evde de var. Komşumuz kırk yılda bir bizi davet ettiğine göre bir tavuk kesmiştir.” Dedik der. Kara Ömer “Komşu kırk yılda bir defa siz De bizi davet edeydiniz de bir bardak su vereydiniz?” der. “Bize gelen misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.” der...
--------------------------------

Hiç yorum yok: