Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Urus Kemal Gülsüm Çakıl Ayşe Ibrık Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

17 Eyl 2014

YAŞANMIŞ GERÇEKLER 06

           Bölüm (6)
         KABAĞI KOYUN SANMIŞ:
        Cerit’li bir vatandaş kaçak yoldan, Almanya’ya gitmek ister. Şebeke vatandaşı gece Edirne’nin bir köyünün yakınına getirir. “Yunanistan’a yaklaştık.” deyip gecenin karanlığında ıssız bir yere indirilir. “Şu istikameti takip et. Sabahleyin buluşuruz.” derler. Vatandaş gecenin karanlığında bir yer bilmez verilen istikameti takip eder. Karanlıkta sessizce koyun sürüsü sanarak bal kabağı tarlasına girer. Bu sırada yağmur yağıyor. Koyunlarda ses yok, adam çobana seslenir kimse yok. Koyun sandığı kabağın birine usulca dokunur. Meğerse girdiği koyun sürüsü değil, bal kabağı tarlasıymış. Dört taraf bembeyaz, her kabak gözüne bir koyun görünür. Tarladan çıkar. Elbisesi ıslanır, yürümeye devam eder. Uzaktan bir ışık görür. “Galiba Yunanistan’ın bir köyüne geldim.” Der.
        Yunanlılarla iletişim kuramayacağını düşünürken köyde bir cami görür.“Allah Allah demek Yunanistan’da da namaz kılanlar varmış.” deyip caminin bekçisi ile karşılaşır. “Bekçi dur sen kimsin nerelisin?” der. adam şaşırır.”Bu adam Türkçe biliyor. Anlaşırız.” deyip “Cerit'liyim” der. Bekçi adamı camiye koymaz. Bekçiye “Kardeş burası nere?” der. Bekçi “Edirne” der. Adam şaşırır. “Dolandırıldık desene deyip bir kenarda sabahın olmasını bekler. Sabah olunca şöyle bir etrafa bakar “Vay be!” der. Cebinde parası da yok Vatandaş aç kalır. Oğlunu arayarak dolandırıldım Almanya’ya gidemedim ben Edirne’deyim gel beni götür der...
       KALKDA SALMA:
       İki genç zamanı gelir evlenir. Kocası çok kıskançmış hanımını evden dışarı çıkartmaz mış anasına babasına bile göndermezmiş. Bu kıskançlık evlilik boyu devam etmiş. Yaşları ilerler. Artık 70/80 yaşlarına gelirler. Hanım bir gün beyine “Sen neden bu kadar kıskançsın. Yeter artık Allah’tan Kork benim neyimi kıskanıyorsun” der. Kocası “seni çok sevdiğim için kıskanıyorum ne var bunda” der. Hanım kocasına “Benden evvel ölürsen sana yapacağımı ben biliyorum.” der. Kocası “Ne yapacaksın hanım?” der. Hanım “O benim bileceğim iş” der. Gün gelir Kocası ölür. Kadın mezarlığa ziyarete gider. Duasını okur ayaklarını yere döver “aha anamgile gidiyorum kalk ta salma bakalım” der...
          KALK DA TOPLATMA:
         Yaşlı bir adamın üzüm bağının etrafında badem ağaçları varmış. İki tane genç çocuk, ‘’Gidelim falanın bademlerinden badem toplayıp yiyelim." demişler. Bağ sahibi devamlı bademlerini bekliyormuş. Çocuklar varır doğrudan ağaçlara tırmanır toplamaya başlarlar. O arada bağ sahibi gizlice gelir, çocukları ağacın başında yakalar. Onları aşağı indirip ikisini de döver. Çocuklar ağlayarak evlerine giderler. Bağ sahibi yaşlı vadesi yakınmış. Bir hafta sonra ölür. Daha cenazesi kalkmadan çocuklar gider adamın bademlerinden birer poşet toplarlar. ‘’Kalk da toplatma!’’ sene derler...
         KIRMIDIN GÖLÜ:
        Öğretmen sınıfta bir öğrencisini tahtaya kaldırır. Öğrenciye “Türkiye’nin en büyük gölü hangisi?” der. Öğrenci hiç tereddüt etmeden “Kırmıdın gölü öğretmenim” der. Sınıftakiler kahkahayla gülerler. Öğrenci “Ne gülüyorsunuz gidin bakın Kırmıdın Gölü ne kadar büyükmüş siz de görün.” der...
         KIŞA GETİRSEYDİ:
        Daşo dedenin tükenmez hikâyelerinden biri daha. Mevsimlerden Temmuz. Ekinlerin hasat zamanı, havalar sıcak. Ramazan ayı yaz mevsimine rastlar. Daşo dedemiz çocuklarıyla, tarlaya ekin biçmeye gider. Mevsim oruç Evden çıkarken cebine yiyecek bir şeyler alır. Buğday biçmeye başlarlar. Çocuklar oruç tutuyor. Kendisi oruçlu görünse de haliyle yaşlıdır. Oruç tutamaz, acıkır. “Çocuklar, ben biraz yoruldum.
        Gidip şu ağacın altında dinleneyim.” der. Cebine aldığı yiyeceklerden yemeye başlar. Babaları gecikince çocuklardan biri; “Babam gelmedi. Acaba uyudu mu şuna bir bakıyım.” deyip babasının yanına gider. Babası cebindekileri yiyor çocuk, babasının yanına varır “baba sen orucu yiyorsun” Deyince baba hemen cevabı yapıştırır: “Oğlum bunu bana söyleyeceğine Cerit’e git de İsmail Efendi’ye söyle Temmuz’un sıcağında oruç tutulmaz. Kendisine oruç gerekse orucu kışa getireydi?” der...
       KİBAR İLE GICONUN HİKÂYESİ:
      Ceritli kibar Hasan ile Gıco bir eve misafir olurlar. Evin bebeği durmadan ağlıyormuş. Gıco evin hanımına “Şu çocuğunu sustur. Yoksa ben de ağlarım.” der. Hanım “Bebeği Susturamadım. Bir de sen başıma bela olma kalkın şuradan der.” Bu söz üzerine Gıco ağlamaya başlar. Çocuk sesini keser, Gıco’yu dinler. Kibar Hasan, “Gıco’ya sana ne oldu sus.” dese de Gıco yalandan ağlamaya devam eder.
       Kibar “Niye ağlıyorsun altını mı ıslattın?” deyince. Gıco “Pekmez canım istiyor.” der. Ev sahibi hanım bir tepsi pekmez getirir. “Al da zıkkımlan.” der. Pekmez gelir bir tepsi de. “Yoğurt istiyorum.” der. Yoğurtta gelir. Gıco pekmezi yoğurdu yer. “Doymadım” deyip bir daha ister. Bir tepsi pekmez, bir tepsi yoğurt daha gelir. Gıco “Ben böyle yemem. Yoğurdu pekmeze katın.” der. Yoğurdu pekmeze katarlar. Gıco bu sefer “Pekmezden yoğurdu seçin yoksa yemem.” der. Kibar Hasan “Yoğurt pekmezden seçilmez. Yiyorsan ye yoksa ben yiyeceğim.” der. Gıco “Olmaz seçeceksiniz.” der. Kibar Hasan pekmezi, yoğurdu, alır Gıco’nun başından aşağı döker. “İşte şimdi yoğurdu pekmezden seçtik.” der...
        KİM OLSA O OKUR:
       Okuma yazması olmayan Ceritli Ahmet amca, Kahvehanede vakit geçirirken masadaki gazete gözüne ilişir. Gazeteyi alır tersinden bakar. Bunu gören bir Vatandaş “Ahmet amca sen gazeteyi tersinden mi okuyorsun? Öyle gazete okunmaz.” der. Ahmet amca pişkin bir şekilde “Doğrusuna kim olsa okur. Maksat benim gibi tersinden okusunlar.” der...
        KITLAMA İÇERİM:
       Muhterem Tatar Hoca bir eve misafir olur. Yemeğini yer. Çay içmeyecek miyiz der. Çay demlenir sofraya gelir. Hoca bir bardak çaya iki şeker atar, karıştırır bir yudum alır. Peşinden iki şeker daha atar. Yine karıştırır bir yudum daha alır. İki şeker daha derken üç şeker daha atar. Ev sahibi “Hocam sen nasıl çay içiyorsun? Bir bardak çaya dokuz şeker attın. Ciğerini yakmıyor mu?” dediğinde hoca, “oğlum ben çayı kıtlama içerim kıtlama.” der. “Benim ciğerim yanmıyor amma şekerler gittikçe senin yüreğin yanıyor” galiba der... 
-------------------------------
Tıkla 7.Bölümü Oku


Hiç yorum yok: