Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Urus Kemal Gülsüm Çakıl Ayşe Ibrık Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

23 Eyl 2014

SALİM ULU YAZDI 1

                  

       İŞTE AŞIK ALİ ATAŞ:   
         Âşık Ali Ataş, 11 Temmuz 1946 tarihinde Çağlayancerit köyünde annesi ekin biçerken tarlada dünyaya getirir. Aliyi doğumdan sonra önlüğüne sarar bir aşılak ağacının dibine bırakır ekin biçmeye devam eder. Her nedense nüfusa 8 Şubat 1948 doğumlu olarak yazdırırlar. Annesinin adı Fatma, Babasının adı Veli’dir. Anne-babanın okuma yazması yoktur. Ailenin beşi erkek üçü kız olmak üzere sekiz çocuğu vardır. Ali bu geniş ailenin üçüncü çocuğudur.
    AİLESİ:
    Geçimini Arıcılık çiftçilik ve hayvancılıkla sağlayan baba, Âşık Ali Ataş’ın doğduğu yıllarda yokluk ve yoksulluk içindedir. Babası yöredeki Tabanlı aşiretinden Ataş Veli’dir. Annesi Fatma Kızıllı aşiretinden olup Karabekir’in torunudur. Fatma Hanım 1996’da Veli Bey 1998’de, hayatlarını kaybetmiştir. O tarihlerde köyde elektrik ve suyun olmaması ve odası olmayan 45 metre kare bir evde on kişinin yaşamak zorunda olması çileli bir hayatın ilk işaretleridir. Bu yoksullukla birlikte, Ali Ataş gibi okumaya, saz çalmaya, oyuncağa, Elektroniğe meraklı bir çocuğun ciddi sıkıntılar yaşamasına sebep olmuştur. Şimdilerde 74 yaşında olan Ali bu gün bile gördüğüm rüyalarda babamın o çekilmez baskılarının etkisi altındayım diyor. Ali Ataş’ın gerçek bir psikolojik hayat yaşadığı dediklerinden bellidir.
      VAZ HOCASI OLMAK İSTER:
      Özellikle 1955 56 yıllarında Ramazan aylarında Kayseri’den köylerine gelen Seyit Çelik isimli bir vaaz hocasından çok etkilenmiş. Kendisi de vaaz hocası olmaya karar verir. Ancak bir gün camide Kur’an okurken ezberini unutur, dışarı çıktığında yaşlı Mustafa isimli biri Ali’ye Kur’an öylemi okunur diyerek sert bir tokat atar. Ve böylece vaazlık hevesi de sönmüştür.
       EĞİTİMİ:   
       Ali köyde okul olmadığı için üzeri mertek çapkı ve toprakla örtülü bir evde okula başlar. Bu arada köy imamından dini dersler alır. Ali, ilkokulu köyünde bitirmiştir. Ancak sonraki tahsil hayatına devam edememiştir. İlkokul 3. sınıfta resim yapmaya başlar çok güzel resimler yaparak öğretmeninin ve arkadaşlarının beğenisini kazanır; 4. sınıfta şiir yazmaya başlar. Ali çok marifetli biridir. Okulda kırılan sıraları tamir eder sınıfların kırılan camlarını takar. Öğretmeni ve arkadaşları tarafından Ali Ataş’a  ‘Usta’lakabı takılır. Derslerinde oldukça başarılı olan Ataş’ın  öğretmeni Ali Asker Bey Ali’nin okuması için. Tüm masraflarını karşılayacağını vaat eder. Ancak babası bunu kabul etmemişlerdir. Okumamaktan dert yanan Ali Ataş bir dörtlüğünde şöyle demiştir.
                                              .
                 Felekten şimdiki aklım olsaydı,
                 Ben de okur idim cahil kalmazdım. 
                 Elden tutup yol gösteren olsaydı,
                 Yürür idim yarı yolda kalmazdım.

       Şiirin devamı 3. Şiir kitabı (inanmadılar) Şiir kitabının 46. sayfasındadır. Öğrencilik yıllarında gazete ve kitap okumayı çok seven Ali okuyacak ne gazete ne kitap bulabilir.  O tarihlerde köylerine katırlarıyla kitap satan Darendeli insanlar gelirmiş. Kitap almaya parası olmadığı için sergide kitapların kapak yazılarını okurmuş.   Babasının kitap alacak parası yok. Orada bulunan Salman Kurt İsimli yaşlı adam
    Ali’ye; “bana baba de, sana istediğin kitapları alırım.” deyince hiç tereddüt etmeden yaşlı Salman amcaya baba der. Ali’ye 4 tane kitap alır. Sevinerek eve gelir. Babası evdeymiş “ kitapları nerden aldığını sorar” “Salman amcaya ‘baba’ dedim o aldı.” deyince babası sinirlenerek sayfalarını açmadığı kitapları elinden alır kimini ateşe atıp yakar kimini yırtar. Ve Ali’yi iyi bir döver. Hacı dayısında kitap olduğunu biliyordu. Ağlayarak dayısına gider. Dayısı emanet birkaç kitap verir. Korkusundan dayısı ile birlikte eve gelir.
     Babası yine kitapları elinde görünce çıldırır. “Bu defa kime baba dedin.” deyince dayısı “ Kitaplar benim emanet verdim. Okusun sonra alırım” der. Ancak babası Ali’nin gazete ve kitap okumasını istemeyip devamlı tarlada bağda Çalışmasını ister. Bu olay onun okuma aşkını daha da kamçılamıştır. Daha sonraları köy muhtarı Salman kahyadan aldığı gazeteleri büyük bir dikkatle okuyarak kendini geliştirmiştir. Sonraları Abdurrahim Karakoç’un kitaplarıyla tanışmış. Bu şaire hayran kalmış ve bu şairi kendisine örnek almıştır.1983–85 yıllarında Karakoç ile  iletişim halinde olmuştur. Karakoç’a ilk şiiri olan (Met etmişler üstadım) şiirini yazar gecikmeden Karakoç’tan cevap gelir.                                             .
                     PTT getirmiş bir mektup aldım,
                     Seni bana met etmişler üstadım,
                     Karakoç deyince düşünüp daldım,
                     Seni bana met etmişler üstadım. (1983)

       Şiirin devamı 1. Şiir kitabı (Çağlayancerit) isimli Kitabın 96. sayfasındadır. Abdurrahim Karakoç’un Âşık Ali’nin yazdığı (met etmişler üstadım) adlı şiirine verdiği cevap                                       .
                    Beni sana muhkem âşık diyenler,
                    Zayıf değil zorlu yalan söylemiş,
                    Üç beş söz edeni âşık sayanlar,
                    Kaçak değil yerli yalan söylemiş. (1983)

     Şiirin devamı 1.Şiir kitabı (Çağlayancerit) isimli şiir kitabının 134. sayfasından okuyabilirsiniz.
            CERİT’TE ÂŞIKLIK:
            Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesinde şu anda Âşık  Ali Ataş’la beraber bu bölgede tanınan Âşık Mağdur Ali, var. Âşıklık geleneğini sürdürmektedirler: 
Şairler Mevlüt Ozan, Mehmet Eyice, şiir yazmaya devam etmektedirler.
           ÂŞIKLIK GELENEĞİ İLE TANIŞMASI:
           Bunun için öncelikle bir sazının olması gerekmektedir. Bir yağ tenekesinden kendine bir saz yapıp çalmaya başlamıştır. Babasının tepki  göstereceğini düşünen Âşık Ali Ataş  saz çalmaya gizli, gizli başlamıştır. Âşık Ali Ataş, kendi el becerisi ve imkânlarıyla yaptığı sazı bir süre kullanmıştır. Bu dönemde saz çalmayı sevmiş ve ilerletmiştir. Biriktirdiği harçlıklarıyla bir saz almış ve saz çalmada  epeyce ustalaşmıştır. Köylü  artık ondan söz etmeye başlamıştır. Ancak   köy sakinleri Âşık Ali’nin babasına bu durumu adeta ihbar etmişlerdir. Bunun üzerine baba Veli Bey, Âli’nin sazını kırmıştır. Olayın akabinde Âşık Ali evini ve köyünü terk edip gurbete gider. Beş parasız, referans ve tanıdık olmaksızın Kahramanmaraş’a gelmiştir. Burada onu zorlu bir süreç beklemektedir. Fakat mücadeleci yapısı ve kıvrak zekâsıyla tüm Sorunların üstesinden gelmeyi bilmiş, hem hayat adına hem de âşıklık adına çok büyük tecrübe kazanmıştır. Âşık Ali Ataş, Kahramanmaraş’a geldikten sonra saray altı mahallesinde Hüseyin Bey’in işlettiği bir hana yerleşmiştir. Bir yıl günlüğü 10 kuruşa bu handa kalmıştır.
         Bu dönemde hamallık, ayakkabı boyacılığı, seyyar satıcılık ve fotoğrafçılık yapmıştır. Sonra yazdığı şiirleri matbaada çoğaltarak satmaya başlamış ve kazandığı paralarla bir saz satın almıştır. Ortam uygun olduğu zaman Etrafında toplananlara saz çalıp irticalen şiir söylemeye başlamıştır. Kendini geliştirmiş ve kendine olan  güveni artmıştır. Bu dönemde birçok şair ve âşıklarla atışmalar yapmıştır.
         ALİ MARİFETLİDİR:
         Ali küçük yaşlardan itibaren oyuncaklara da çok meraklıdır. Ama  o oyuncakları hazır bulmamıştır. Kendisi tenekeden kartondan tahtadan yapmıştır. Ancak babası Veli Bey buna da karşıdır. Her defasında kendi yaptığı oyuncaklarla oynamasına Engel olmaya çalışmıştır. Bununla kalmayıp ahşap bisikletini, uçurtmasını, kırar, su değirmenini, bozar. Bütün bunlar Âşık Ali üzerinde ciddi bir psikolojik baskıya dönüşmüştür. Yılmak nedir bilmeyen Ali kendisine yeni ilgi alanları oluşturmayı her zaman başarmıştır. Bir bisiklet dinamosuna taktığı ahşap kanatlarla rüzgârdan elektrik üretmiş. O dönemde gazyağı lambasıyla aydınlanan evlerini ailesini elektrikle tanıştırmıştır. Velhasıl baba Ali’yi ne kadar engellemeye çalışsa da baş edemez.
         ASKERLİĞİ:
         Ali, askerlik eğitimine 22 Kasım 1968’de Sivas Temeltepe’de başlamış, daha sonra Tokat’a Tokat’tan da Erzurum Pasinler’e gitmiştir. 16 ay Pasinler’de kalır daha sonra tüm alay Kars’ın Sarıkamış ilçesine taşınır. Sarıkamış’ta 4 ay kalır. Askerlik görevini Sarıkamış’ta tamamlar. Askerlik görevine başladığı ilk dönemlerden itibaren eve mektup yazarak sazını istemiş askerlik döneminde de çalıp söylemiştir. 24 ay askerliğin ardından köyüne dönen Âşık Ali 2 yıl 
        Çukurovalarda çapa ve pamuk toplama işlerinde çalışır. Kendine bir iş edinmeyi düşünen Âşık Ali radyo tamirciliğiyle ilgili dergi ve kitaplardan hareketle, 1 yıl içerisinde kendi kendine radyo tamirciliğini A - Z ye öğrenmiş, radyonun lehim işlerini gazocaklarında demir ısıtarak yapar. Geçimini de bu işten sağlamıştır. 1984’de köyüne elektrik gelir. Yine dergi ve kitaplardan yararlanarak televizyon tamirciliğini de öğrenerek mesleğini geliştirmiştir.
      Âşık Ali köye gelen elektrik tesisat ustalarını izleyerek bu sistemi de öğrenmiştir. Bu dönemde evine elektrik almak isteyenlerin tesisatlarını ek iş olarak döşemiştir. Elektrik ve elektroniğe özel bir yeteneği olan Ali Ataş yine dergilerden temin ettiği şemalardan köyüne bir radyo vericisi kurmuştur. Uzun orta ve kısa dalgadan köye müzik yayını yapmaya başlamıştır. Günde bir saat yaptığı bu yayını
        1992’den 2001’e kadar devam ettirmiştir. 2001’de bir şikâyet üzerine mahkeme kararıyla yayını durdurulmuştur. Aliye bu suçtan dolayı 13 ay hapislik 1500 tl para cezası kesilir. Sicili olmaması nedeniyle parave hapis ceları ertelenir. Ali seksenli yıllarda kendi dükkânı için geliştirdiği telesekreterli telefonu da a’dan z’ye kendisi yapıp on yıl sorunsuz kullanmıştır. Hiçbir elektrik-elektronik eğitimi almadan başardıklarıyla ilgili bilim dünyasının da tanıyıp tanıtması gereken bir kişidir.
         MAHLASI: (âşık)
         Âşık Ali’nin 1967 yılında Elbistan’ın Ekinözü kasabasına gitmesi, onun için âşıklık yolunda dönüm noktası olmuştur. Âşık Ali Ataş kendi şöhretinden habersizdir. Ancak sağında solunda ünlü bir âşığın içmeye geldiği konuşulmaktadır Kendisi de bu ünlü âşığı merak etmektedir. Dilden dile dolaşan âşığın kendisi olduğunu çok geçmeden anlamıştır. Halk tarafından kahveye davet edilmiş. Bu çapta bir ilgiyle ilk kez karşılaşmıştır. Halka şu dörtlükle kendini tanıtmıştır:
                                        .
                    Merak edip sorarsanız
                    Cerit’liyim, Efendiler
                    Sorup araştırırsanız
                    Cerit’liyim, Efendiler

         Şiirin devamı 5.Şiir kitabı (Düşünüyorum)’un 57.
Sayfasındadır. Âşık Ali Ataş, Elbistan’ın Ekinözü kasabasında gördüğü bu ilgi ve sevgiden sonra şiirlerinde Âşık mahlasını kullanmaya başlamıştır.
         ETKİLENDİĞİ ÂŞIK VE ŞAİRLER:
         Âşık Ali Ataş, Kahramanmaraşlı  olması nedeniyle de dikkatini çeken Âşık Mahsuni Şerif olmuştur. Aşığın bazı eserlerini kendi sazı kendi sesi ile seslendirmiştir.Âşık Ali Abdurrahim Karakoç’a şiir ve mektup yazarak sürekli iletişim halinde olmuştur. Ancak Âşık Ali son yıllarda  üstadı Abdurrahim Karakoç’la görüşememiştir. Âşık Ali her zaman üstadına olan saygısını, Bağlılığını hem dizelerinde hem konuşmalarında ısrarla vurgulamıştır. Çünkü Karakoç onun için vazgeçilmez bir dost, Bir ustadır ve öyle de kalacaktır.7 Haziran 2012 tarihinde hakkın rahmetine kavuşan üstadına yazdığı şiirden bir örnek:                                          .
                Derya seli gibi akan ırmaktın
                Acı haberinle herkesi yaktın
                Bunca şairleri yetim bıraktın
                Ölümün bizleri üzdü Karakoç
                                               .
        Şiirin devamı şairin 2. kitabı olan (Anlatamadım)
Kitabının 135. sayfasında yer almaktadır.
        ALİ ATAŞ İNTERNETTE:
        Âşık Ali, 04 Mart 2003 tarihinde bilgisayar ve internet ile tanışır. Ali Ataş kendi adına kurduğu web sayfasıyla Çağlayancerit’in tanınmasına büyük katkıda bulunur. Şiirlerini ve ilçeyle ilgili bilgileri, gelenek ve görenekleri,günlük, haberleri,Sayfalarında yayınlar. Bu web sitesi sayesinde hem kendisini hem de Çağlayancerit’i çok geniş bir kitleye tanıtma imkânı bulmuştur. Sanal âlemde birçok arkadaş ve şair dostlar edinir.                                                                   Eğitimci Yazar Salim Ulu  

Hiç yorum yok: