Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Köse Ali Çolak Ahmet Gök Hatice Yavuz Çağrı Güler Mustafa Baykut M. Ali Güneş Urus Kemal Gülsüm Çakıl Yusf Htice Yurdagül Mhmet Filiz Ayşe Ibrık Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

17 Ara 2023

Son Yazılarım

                          SON YAZILARIM
      DEPREMDE YAŞADIKLARIM.
       Deprem bilim adamlarının uyarılarına dayanarak Maraş depremini her an her dakika bekliyordum. Belki inanmazsınız ama dakikasını bilmiyordum ya gündüz ya gece dört ile beş arası olacağı içime doğmuştu. Bunu birçok arkadaşlarıma defalarca söylemişimdir. Depremden üç gün önceydi şöyle bir rüya gördüm. Bizim arılık muhiti eski halinde bağların arasında bir patika yolda yürüyormuşum yolun iki yakası yüksek yamaç bayır. Aşağı doğru yürümeye devam ediyordum bir anda iki yamaç bölüm, bölüm yarılmaya başladı üzerime doğru geliyordu. Allah’ım buda ney? Sen beni kurtar diye yalvarırken bir anda kendimi yolun sol yamacında yarılan yerlerin dışında buldum. Uyandım ki saat üç'ü on geçiyordu yarabbi sana şükürler olsun rüyaymış dedim. Yine depremden bir hafta önceydi ikinci rüyayı gördüm. Aksu mahallesinden sepetsiz bir motosiklete bindim Cerit'e geliyorum Mercen’e geldiğimde Mercen deresi geçilmez derecede dolu ve coşmuş ayna gibi bir su tabanı gözüküyor köprü yıkılmış motorumla suya daldım su motorla birlikte beni tamamen yuttu fakat boğulmadan ıslanmadan 2 dakikada karşıya geçip bir şey olmamış gibi yoluma devam ettim. Bu rüyaları depremden sağ kurtulduğumuza yorumladım. Her iki Rüyamıda hanıma anlattım sen ne biçim rüyalar görüyorsun dedi. Depremden 1 gün önceydi sabah namazı sonrası Gözlerim öyle bir seğrimeye başladı ki gözlerimi açamadım seğrime akşama kadar devam etti.
       Yarabbi bunda da var bir hayır deyip başımıza gelecek mi var dedim. Bu bir nevi batıl inanç ama insanoğlu başına bir şeyler geleceğine inanıyor. Sabah namazı yakın 6 Şubat 2023 saat 4'ü On Yedi geçiyordu hanımla birlikte 7,7 şiddetinde depreme yakalandık aniden uykudan uyandık panikle hanım karyolanın sağ tarafına ben karyola ile dolabın arasına düştüm elektrikler gitti karanlıkta kaldık.
       Yarım dakika çırpındım ayağa kalkamadım. Sanki yüksek bir dağda fırtınaya tutulmuşuz ne sağa ne sola dönebildik ne kalkıp adım atabildik. Dolabın çıkardığı o sesler bizi daha çok tedirgin etti. O ses hala kulaklarımızda çınlıyor tutunacak dal aradık. Rabbimize yalvarmaktan başka iman dilemekten başka çaremiz yoktu. Bir dakika sonra deprem yavaşladı o anda dolapla karyola arasından çıktım hala sallanma devam ediyordu. Ayak yalın geceliklerle dışarı çıktık ki ortalık karanlık toz duman kar yağıyor fırtına esiyordu. Üşüdük yerden hala sesler çıkıyor hafifte olsa sallanıyordu. 20'mi dakika sonra tekrar eve girdik elbiselerimizi alıp dışarıda giyinip evden ayrıldık. O gün tekrar öğle yemeği için çocuklarım ve torunlarımla birlikte eve geldik yemek hazırlandı sofra kuruldu çaylar bardaklara dolduruldu şekerleri atılmadan bir yudum bile almadan
         Saat 13.24 idi 7,6 şiddetinde öyle bir sallandık ki sanki yere yattık tekrar doğrulduk sofra öyle kaldı kendimizi dışarıya zor attık. O gece damadın arabasında yattık. Artçılar durmadan devam ediyordu. Ve çok büyük 2 deprem yaşadık. Deprem esnasında biz duymadık depremden bir kaç dakika önce bazı vatandaşlar sanki Yüz binlerce insan bir araya gelmiş çığlıklar atıyormuşcasına sesler duymuşlar biz ise dolabın sesinden başka bir ses duymadık.
       Bir gün arabada yattık ve bir komşunun evine gittik komşulardan da gelenler oldu 10 gün 28 kişi komşunun bir odasında kaldık. Evlere elektrik su ve doğalgaz verilince evimize geldik. Rabbimize şükürler olsun ilçede fazla zarar olmadı. Bir bayan bahçe evinde enkaz altında kalarak hayatını kaybetti birinci depremde hasar gören altı iş yeri olan 4 katlı apartman 2. Depremde yerle bir oldu.
        İlçede taş duvarlı evlerin birçoğu ve Guzgeçe’de ki bahçe evlerinin bazılar yıkıldı. Birçoğu hafif hasarlı milletçe çok acı bir felaket yaşadık Aslında rabbim depremden önce olacakları bana bildirmiş amma anlayamadım. Aradan günler geçmesine rağmen hala depremin etkisinden kurtulamadık. Rabbim bu felaketi bir daha hiç kimseye yaşatmasın. Ölenlere rahmet ailelerine sabır diliyorum. Milletçe hepimize geçmiş olsun...
       DEPREM FIRSATÇILIĞI
       "Kimine hay günü kimine vay günü" herkes bilir bu bir atasözüdür. Bu sözden yola çıkarak yazıyorum. 6 Şubat 2023 tarihinde sabah saat 04.17 de merkez üstü Pazarcık olarak 7,7 Merkez sütü Elbistan olarak milletçe büyük bir deprem yaşadık. Bu depremler ilçeleri ve köyleriyle birlikte 11 ilimizi yıktı. Son verilere göre 60 Bin'in üzerinde insanımızı kaybettik. Vatandaş binlerce iri ve küçükbaş hayvanlarını kaybettiler. Evlerini apartmanlarını kaybettiler. Bu felakette ölenlerin birçoğu ne olduğunu anlamadan uykuda gitti. Kimisi uyandı anam babam dedi kimisi oğlum kızım torunum gelinim dedi kimisi dedem nenem dedi gitti. Kimisi hiç bir şey diyemeden gitti. Ölenlere rahmet ailelerine sabır yaralılara acil şifalar diliyorum.
       Çağlayancerit halkı olarak ilçemizde depremi hafif hasarlarla atlattık. Ama çok tedirgin olduk bahçe evinde enkaz altında kalan bir bayan öldü ilçe merkezinde iş yeri ile birlikte 4 katlı bir apartman yıkıldı. Bunun haricinde bazı beton binalarda çatlamalar taş duvarlı evlerde ufak tefek çatlaklar oldu bazıları da yıkıldı. Deprem günü Belediye personellerimiz, kaymakamımız, Askerlerimiz, Polislerimiz, muhtarlarımız seferber oldular zaman geçirmeden halkımızın yardımına koştular deprem sabahı kar ve yağmur yağıyordu kapanan yolları caddeleri sokakları açtılar çadırlar kurdular halka sıcak çorba dağıttılar bunlara minnettarız. Günlerce çadırlarda kalan insanlarımız oldu. Allah hiç kimseye bir daha böyle bir felaket yaşatmasın. Ancak bu depremlerde bazı konulara şahit oldum.
        KONU 1: Ev kontrollerinde az hasarlı evlere çok hasarlı çok hasarlı evlere az hasarlı raporlar verildiğini öğrendim. Evi az hasar gören vatandaşa devletin 10 Bin TL. Ödediği ağır hasarlı evlerin sahiplerine 15 bin TL. Taşıma parası ödendiği ayrıca + 5.500 TL. Kira yardımı yapılacağını öğrendim. Bazılarının 50 yıllık evi sapasağlam ayakta yaklaşık 4-5 yıldır evde oturmadığı oğlunun kızının evinde oturduğu gibi evde taşınacak eşyasının olmadığı halde bu yardımlardan faydalandıklarına bizzat şahit oldum. Bu tür insanlara Allah vicdan merhamet versin. Kışın oturmadıkları halde bahçe evlerinin de durumu aynıdır.
        KONU 2: ilçeye tırlar dolusu yiyecek giyecek battaniye çadır gibi yardımlar geldi ihtiyacı olanda olmayanda koştular. Birçok aileler acısı derdinde iken bazı açgözlüler gelen tırlardan bir şeyler kapmanın derdine düştüler. Ondan demişlerdir "kimine hay günü kimine vay günü" diye bir alan beş defa almış yazık değil mi? İhtiyacı olan alsın ihtiyacı olmayan niye alır.? Nedir bu açgözlülük?
        Bu fırsatçılık değil de nedir? Hani meşhur bir atasözümüz vardır "Devletin malı deniz yemeyen Domuz" misali gibi bir şey.Tırlar dolusu odun ve kömür geldi yine aynı durum adam gitmiş bir defa almış tekrar eşini, oğlunu, kızını, odun kömür almaya göndermiş bir alan 3-4 defa almış. Sonrada utanmadan Allah'a şükür iki senelik evimin yiyecek giyecek yakacak ihtiyacını hallettim dermiş. Bu tür insanlara haram zehir zıkkım ve yazıklar olsun.
       KONU 3: Evi yıkılmış veya hasar görmüş depremzede kiralık ev arıyor bulamıyor ilçede bulduğu evin kirası 5 ila 7 Bin TL. Arası değişiyor vatandaş ne yapsın? Bu fırsatçılık değil mi? Milletçe gözümüzü para hırsı bürümüş karnımız doyuyor gözümüz doymuyor. Allah nefsimizi ıslah eylesin.
       KONU 4: Bunlar yetmiyormuş gibi birde pahalılık başın almış gidiyor. Depremi fırsat bilenler yükünü tutuyor mazota benzine zam gelmediği halde şehirlerarası taşımacılar yol ücretlerine yüzde 60-70 arası zam yaptılar rabbim bu tür açgözlülere merhamet ihsan eylesin. Kira arttırana yağma yapana seçim derdine düşene ne dersin. Sanki felaket yaşamamışız gibi hareket ediliyor. Ey yüce Allah'ım kulların seni 6 Şubat günü hatırladılar çok zaman geçmeden unuttular Ya-rap biz aciz kullarına kendini unutturma. Sonumuzu hayır eyle. Depremden sonra Çağlayancerit’in nüfusunun arttığı dışarıdaki Cerit’lilerin geldiği gibi yabancılarda gelmeye başladı. Sade Çağlayancerit olsa zararı yok Türkiye geneline yabancılar yerleşti ev, iş yeri, Tarla, Bağ bahçe ceviz bahçeleri satın alıyorlar. Aynen Filistin’lilerin zamanında İsrail’lilere toprak satıp şimdiyse Filistin’den sürülmeye çalışılan sanıyorum Filistin halkı gibi olacak sonumuz bu sözümü hiç unutmayınız…    
                              ------------------------------
       GELMİŞ GEÇMİŞ MUHTARLAR
        Köyde önceki gelmiş geçmiş dönemlerde muhtarlık yapanları bilmem. Bilenlerden öğrendiğime göre Mercik Kâhya bir dönem muhtarlık yapmış. (Ölü). Küçük Kız lakaplı Eşe Fatma Yıldızlı 07.01.1854 tarihinde doğmuş. Köyde iki dönem muhtarlık yapmış. Bu bayan muhtarın bıyıklı ve hafif sakallı olduğu söylenir. 15.04.1935 tarihinde 81 yaşında ölmüş. (Muhtar Büyük Gazi Hasan’ın nenesi imiş). Fakılar sülalesinden fakılar sülalesinden Ahmet Efendi lakaplı Ahmet Tükel bir dönem muhtarlık yapmış (1910 doğumlu 1969 yılında ölmüş) Salman Engizek bir dönem muhtarlık yapmış 1961 yılında öldü.) Yine Fakılar sülalesinden Nazmi Tükel bir dönem muhtarlık yapmış. (1332 doğumlu 1997 yılında ölmüş).
        Yine Fakılar sülalesinden N.Kemal Ertem bir dönem muhtarlık yapmış. (1925 doğumlu 1980 yılında ölmüş). Hafızlar sülalesinden Hafız Ahmet Doğanpınar bir dönem muhtarlık Yapmış. (1310 doğumlu 1972 yılında ölmüş). Pürçüklüler sülalesinden (Pürçüklü Ali) Ali Haklı bir dönem muhtarlık yapmış. (1341 doğumlu 2004 yılında ölmüş). Bildiğim kadarıyla yeni dönem muhtarları çakallar sülalesinden Çakal Ali lakaplı Ali Güler bir dönem muhtarlık yaptı. (1995 yılında öldü.) Salman Engizek bir dönem muhtarlık yaptı 1909 doğumlu 1961 yılında kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Ali Onaran 2 dönem muhtarlık yaptı. 1922 doğumlu Ali Onaran 25 02 2005 Tarihinde vefat etti. Abdullah Çetinkaya 1974/1982 yılları arasında 1 dönem muhtarlık yaptı.
         Bazı olaylardan ötürü mühür Karaca Abdullah’tan alınarak birinci aza olan Küçük Gazi Hasan Yıldızlı’ya verildi. Yıldızlı altı ay kadar muhtarlık yaptı.1934 doğumlu olan Yıldızlı 2007 yılında vefat etmiştir.1983 de muhtarlık seçimini Ahmet ağalar sülalesinden Ali Onaran’ın yeğeni Hasan Onaran muhtar oldu. 16 Haziran 1986 yılına kadar köyün son muhtarı olarak tarihe geçti. 16 Haziran 1986 yılında Cerit belediye oldu 1987 yılında ilçe oldu. İlçe mahalle muhtarları İstiklal mahalle muhtarı Salman Dolgun, Fatih Mahalle muhtarı Hasan Gökburun, Engizek muhtarı Ahmet Zorkun, Akdere Muhtarı Erol Şahin, Aksu muhtarı İlyas Kızılseki…
                            ---------------------------------
       KAZANCIMIZ BEREKETLİYDİ:
       Zamanında köyümüzde köylü tarlasında bağında bahçesinde çalışır yorulduğunu bilmezdi. Vatandaş devlete göz dikmezdi çalışır rızkını kendisi temin ederdi. Her sabah somun için bakkala koşmazdı. Şimdiki gibi kahvaltı sofralarında bin bir çeşit yiyecek bulunmazdı. Anneler sabahları saç üzerinde darı ekmeği eder çökelekle pekmez şerbetiyle kahvaltı edilirdi. İnsanlar ne hasta olurdu ne doktor bilirdi. Köylü yılda iki defa kamyon üzerinde Adana’ya çapaya ve pamuğa gider evlerinin Yıllık ihtiyacını görürlerdi. Şimdiki gibi günlük bakkala gitmezdi. Bakkala ayda yılda bir defa ya uğrar ya uğramazdı.
      Aldıkları yemek tuzu çamaşır sabun olurdu başka bir şey alamazdı. Buğdayı, Arpayı, Nohudu, Mercimeği tarlasına kendisi ekerdi. Pirinç için çeltiğe giderdi. Yıllık yakacak kış odununu dağdan merkeplerle katırlarla getirirdi. Araba motor olmazdı. Şimdi herkesin kapısında taksisi, dolmuşu, traktörü, kamyonu, var yine de acım diyor. Aza kanaat yok, şükürde ortadan kalktı. Şimdi millet rahatlığa alıştı. Yaşlısı, genci, hastası, malulü, dulu, yetimi, öksüzü birçokları
       Devlete gözünü dikmiş çalışıp kazanma yok devlet versin biz yiyelim diyor. Birçoğunun elektriğini suyunu doğalgazını devlet ödüyor. Bazıları da devleti buna mecbur tutuyor bana bakmak zorunda diyor. Yok, böyle bir şey, adam Pazarcığa gidebilecek cebinde parası olduğu halde. Yol parası için kaymakamlığa başvuruyor. Araştırsanız arsası tarlası cevizi var katları vardır. Yine de devlete göz dikiyorlar Allah nefsimizi ıslah eylesin. Aslında millet perişan değil herkesin fazlasıyla kendini idare edecek yiyeceği parası vardır. Zamanında komşunun yapılacak bir işimi var menfaat gözetmeden herkes yardıma koşardı. Şimdi komşusuna selam verse komşusundan para bekler hale geldik. İkinci bir konu bu zamanda töremizi geleneğimizi Göreneğimizi yitirdik. Büyüğe küçüğe saygı sevgi kalmadı. Komşuluklar kalmadı komşu komşusunun açığını arar oldu. Gerçekten biz niye böyle olduk? Adam sensen isen bende benim diyor. Rabbim sonumuzu hayır eylesin…
                         -------------------------------
       KIŞLAR ZOR GEÇERDİ
       Biz 5 erkek 3 kız 8 kardeş 2 anne baba on baş horanta idik. Evimiz iki katlı taş duvar üzeri mertek ve çapkılı çamur sıvalı penceresiz alt katta sığırlarımız yatardı. Evde su, banyo, tuvalet ve odamız sobamız yoktu. Ocakta odun yakar başına çevrilir ısınırdık, elektrik yoktu. Gece evi aydınlatmak için bazen gaz yağı olmazdı lastik kırıntıları çam çıra yakarak evimizi aydınlatırdık. 3 kat yatağımız vardı yorganımız pamuk döşeğimiz çapıt kırıntısı yastığımız mısır kabuğu idi. Beş erkek kardeş bir yatakta üçümüz yukardan ikimiz aşağıdan girer üşümeyelim diye bir birimize sarılır uyurduk. Kız kardeşlerimiz üçü bir yatakta yatardı.
       Kat kat elbisemiz yoktu ayakkabımız yoktu birer kat fistanımız şayağımız olurdu anamız elbisenin yırtılan yerini yamardı öyle giyerdik. Kirleneni yiykar ocağın başında kurutur tekrar giyerdik. Bizler büyük leğen teştte banyo yapardık. Bizim ev pınara en az 600 metre uzaktaydı yaz kış bakraçlarla eve su taşırdık. O tarihlerde köye üç dört metre kar yağardı pınara gidemezdik kar eritir evin içme suyunu temin eder sığırlarımızı kar suyu ile sulardık. Babam kışın evin karın kürümekle meşguldü yaz geldiğinde bağ bahçe tarla işleriyle uğraşırdı. Anamın yazı kışı yoktu. üç beş kuruş için Komşuların ev işlerine giderdi. Evlerde su yoktu banyo yoktu pınardan evlere bakraçlarla su taşırdı. Büyük pınarın önünde tahtadan yapılmış çamaşırhane vardı. Köyün hanımları çamaşırlarını orada yıykardı orada banyo yaparlardı.
         Anam komşuların çamaşırlarını oraya götürür o zaman deterjan yok sabun yok çamaşırı meşe külüyle yiykar geri eve getirir serer güneşte kururdu. Akşama kadar çalışırdı. Para yoktu ev sahibi bir tepsi bulgur, un, yarma veya tarhana ne verirlerse onu alır eteğine koyar akşam eve gelirdi. Bu günde sizi aç koymadım der sevinirdi. Ya pilav ya çorba yapardı bir leğenin başına toplanır adam başı kaşık yoktu kardeşlerimizle kaşık değişerek yer karnımızı doyururduk. Bırakın kaşık değişmeyi şimdiki çocuklar bir birinin kabından yemek yemiyor ikisi bir yatakta yatmıyor.
       Sabah kahvaltımız darı ekmeği ile çökelik dürümü ve bir bardak şerbet ile yerdik. Övün de yediklerimiz bulgur pilavı tarhana çorbası mercimek ve sümüt köftesi pekmez yerdik turp gibi olurduk şimdiki gibi huzursuz değil huzurlu ve mutluyduk. Buğday arpa nohut ekmeği bilmezdik. Gilgil darı konak darı ekmeği yerdik. Yediğimiz içtiğimiz doğaldı dışarıdan ne sebze ne meyve gelirdi çünkü yol yoktu araba yoktu. Herkes bağında bahçesinde yetiştirir doğal yerdi. Üzüm gayet çoktu her ev en az yüz batman pekmez kaynatırdı. Köyde doğru düzgün bakkal manav manifaturacı yoktu. Hastalık nedir bilmezdik. İlaç iğne bilmezdik. Köyümüzde yaşlı insanlar gayet çoktu. Her sokak başında sekiz on ihtiyar bir araya gelir sohbet ederlerdi. İnsanlar hasta olmazdı. Senede bir veya iki kişi yaşlılıktan ölürdü.
          Şimdiyse bazı günler üç beş kişi bir anda ölüyor. O tarihlerde köyde radyo televizyon yoktu. Varlıklı bir ailede radyo vardı mahalle insanları o ailenin odasına toplanır haber dinlerdi. Telefon yoktu eğer bir köyden öbür köye bir haber gidecekse bir kişi görevlendirilir o haber götürür getirirdi. Siyaset nedir bilmezdik 4 yılda bir muhtarlık seçimi olurdu köylü münasip bir muhtar seçerdi. Şimdiki gibi insanlarda partizanlık kutuplaşma senlik benlik yoktu. Herkes geçimi derdindeydi. Köylü fakirdi kapısında ya bir katır ya bir merkebi olurdu. Onlarla taşıma işleri yapar dağdan kışlık odununu getirirdi.
         Köyümüzde hatır gönül komşuluklar vardı. Herkes bir birine yardım ederdi. Şimdiyse herkesin kapısında kamyon, traktör, taksi yatı katı apartmanı var fakat huzur yok insanlık yok bitti. Büyük küçük kalmadı insanlar barut fıçısı gibi rabbim sonumuzu hayır eylesin. O günlerde köyümüzün yolu arabası yoktu acil bir hasta olursa komşular toplanır iki ağaçtan sedir bağlar hastayı üzerine koyar battaniye yoktu çula mindere sarar kar da olsa kışta olsa köye 20 kilometre uzaklıktaki söğütlü durağına götürürler oradan da tirenle ya pazarcığa yada narlıda inilir Maraş’a gidilirdi.
       ON BEŞ TEMMUZ:
        2013 Yılında gezi olaylarını başlatan fetocular Ankara İstanbul sokaklarını ve bir çok şehirleri savaş alanına çevirerek esnafımızın iş yerlerini yağmaladılar dükkânları, polis araçlarını, ambulansları, canlı yayın araçlarını yaktılar. Devleti büyük zarara uğrattılar. Geziden sonuç alamayınca 2014 Yılında yine hükümeti yıkmak için 17–25 Aralık yolsuzluk olaylarını başlattılar. Fethullah Gülen örgütü yıllardır ordumuzun içine sızarak 15 Temmuz 2016 tarihi gece saat 20 sularında devlete karşı darbeye kalkıştılar.
        Sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan vakit geçirmeden halkı sokağa çağırdı. Bu çağrı üzerine yaşlısı, genci, kadını kızı Kürt'ü Türk'ü sokağa döküldü. Sokaklar insan seline döndü. Halk tek vücut tek yumruk oldu. Fetocular millet meclis’ini Ankara emniyet amirliğini bombaladılar. Burada altmışa yakın polisimizi şehit ettiler. Ef on altılarla halkın üzerine bombalar yağdırdılar. Halk ef on altılara karşı yerden ellerine geçirdiği taşı sopayı uçaklara fırlattılar. Evlerinin balkonundan penceresinden tencere tava fırlattılar. Fetonun askerleri o an gerçek mermilerle halkın üzerine ateş açıyorlardı. Halk tankların önüne yattı atletlerini çıkartıp tankın
       Eksozunu tıkayıp tankı stop ettirdiler. Genelkurmay başkanımız Sayın Hulusi Akara boğazını sıkarak kafasına silah dayadılar teslim olmadı. Çatışmalar sabaha kadar devam etti. Birçok fetocu tanklarıyla silahlarıyla birlikte teslim oldular. Türkiye o gece (252) şehit verdi. (2230) kişi kimi ağır kimi hafif yaralı gazilerimiz oldu. Genelde Ankara ve İstanbul’da çok zayet verildi. Nice kadınları kızları yaşlıları gençleri tankların altında ezildiler. Bir ay boyunca halkımız yılmadı gece gündüz demeden sokaklarda caddelerde nöbet tuttu uyku uyumadılar. Darbe de böylece önlenmiş oldu...
                          -------------------------------                                      
        SU KAYNAKLARIMIZ  
        Ayran pınarı dendiğinde akla ayran gelir pınarın gözünden çıkan su tazyikli olduğundan ayran gibi beyazdır biraz aşağı doğru akınca normale döner. bu suy zamanında hiç kurumaz senelerce çağlayarak akardı. Şimdi ise bahar aylarında coşar güz mevsimi geldiğinde kurur. Ayran Pınarı, köyün kuzeyi Engizek dağı ile Nurhak sınırındadır. Çağlayancerit’in dört bir yanında bulunan çeşme, pınar, göz, kaynak, dere sularını
İncelediğimizde köyün sulak olduğunu görürüz. En büyük su kaynağı Küçükcerit’te Aksu kaynağıdır. Aksu mahallesi arazileri Yalangoz, Akdere, Kızılseki arazilerini sular. Son yıllarda Helete’nin ve
         Bozlar’ın Kulyanlı’nın içme sularını karşılıyor. Aksu Ulu Dere ile birleşerek kısıktan Bozlar köyünün bir kilometre aşağısında Adıyaman, Gölbaşı Suyu ile birleşir. Bu su tüm Pazarcık ve Narlı Ovasını sulayarak Ceyhan suyuna karışır. Köyün diğer su kaynakları Değirmen Gözü, Bu su adını suyun altında kurulu beş su değirmeninden almıştır. Zamanında yan yana üç değirmen döndürecek kadar suyu vardı. Bu su ilçenin içme su ihtiyacını karşılamakla birlikte hem de arazileri sular. Kilise’nin arkı Değirmen Gözü’nün iki yüz metre yukarısındadır.
       Zamanında bu arkın yakınında Kilise varmış. İsmini oradan aldığı söylenir. Bel kalınlığında suyu vardı. Genelde arazi suyu ve yaz evlerinde içme suyu olarak kullanılır. Fakat 6 Şubat depreminde kurudu. İlçenin kuzeyinde İncecikler Pınarı vardır. Göl bağlanarak bahçe sulanır.Keklicek’te bilek kalınlığında su vardır.
       Bu suyun çevresinde birkaç ev var. Hem içme suyu hem de bahçe sulamada kullanılmaktadır. Gücük suyu bel kalınlığındadır. Bu bölgede Mahmutlar, Kara Yusuf’lar, Veli Çavışlar ikamet etmektedir. Hem içme suyu hem Arazi sulamada kullanılır. Ne yazıkki 6 Şubat depreminde bu suda kuruudu. Kürt Pınarının ayak bileği kadar suyu vardır. Bu su Kara Veli’lerin içme suyudur. Akdere’nin karşısındaki çatta iki bilek kalınlığındadır. Bir müddet Akdere mahallesinin muhtelif yerlerine yapılan çeşmeler
        Halkın içme su ihtiyacını karşılardı. Biçmolukta Gırolar, Tatarlar, Patalar, Vırıtlar oymakları ikamet ederlerdi. Ayak bileği kadar suyu vardır. Önünde ağaç olukları var. Göl bağlanır, bahçe sulanır. Ayrıca içme suyu olarak kullanılır. Erikde bilek kalınlığında suy vardır. Yaz aylarında birçok Engizekli burada otururlar. Kavak yurdunun ayak bileği kalınlığında suyu var. Çevresinde bir kaç ev ve arazi vardır. Salmanlar Pınarı’nın iki bilek kalınlığında suyu vardır. İlçenin Karşısında Değişir suyu zamanında bel kalınlığında idi. Bu su genelde
       Teslimelerle Fakıların arazilerini sular.6 şubat depreminde biraz daha çoğaldı Evgozu’nda zamanında bel kalınlığında su vardı. Bu su ile Mucuklar ve Fakılar’ın bir bölümünü Kel Osmanların arazilerini sular. Yaz evlerinin içme suyu olarak kullanılır. Çok yumuşak içimi hoştur. Evgozu kuruma çağına gelmişti 6 Şubat depreminde çoğaldı. Büklüce Pınarı’nın ayak bileği kalınlığında suyu vardır. Hatın oluku’nun bileği kalınlığında suyu vardır. Önünde 2 tane holuk çevresindeki üç beş evin içme suyudur. Şimdiyse bu gözlü suların birçoğu kurudu bel kalınlığında akan sular çok çok azaldı...
     YUSUF ÖZKAN KİMDİR?
     Yusuf hocanın önceki soyadı baykuş’tur. Bu soyadı Maraş valisi tarafından beğenilmemiştir. O zamanlar okula çok gelir giderdim öğretmenlerle tanışırdım. Yaz bahar ayları idi Yusuf hoca, ben ve bir öğretmen üç kişi okulun bahçesinde iğdelerin gölgesinde fotoğraf makinam omuzumda oturuyorduk. Yanımıza iki kişi geldiler selam verdiler birisi Maraş valisi olduğunu söyledi kendimizi toparladık. Önce bana kim olduğumu sordu. İsmim Ali Ataş fotoğrafçıyım dedim. Diğer öğretmen de kendini tanıttı Yusuf hocaya sen kimsin dedi? Ben okul müdürü Yusuf Baykuş deyince vali bey Yusuf hocamızı beyefendi ve mülayim gördü ki sana baykuşluk yakışmıyor hemen git soy ismini değiştir dedi Yusuf hoca tamam efendim dedi.Çok gecikmeden Yusuf hoca soy ismini değiştirerek (Yusuf Özkan) oldu. Âşık Ali Olurda Yusuf hocaya şiir yazmaz mı?
                        
              Sarhoş beyler içip, içip, bayıldı,
              Reklâmları her tarafa yayıldı,
              Yusuf hoca sülaleden ayrıldı,
              Cerit’tende göçüp gitti emmoğlu.
 
       Evet, şimdi Yusuf hocayı kendisinden dinleyelim. Biz 3 erkek 4 kız 7 kardeşiz 1 erkek 1 kız kardeşimiz üveydir. Babam Mehmet annem Bahar babam 1952 yılında ölmüş annem 1986 yılında öldü. Babamın öldüğünü kıt hatırlıyorum. Annem 1956 da tekrar evlendi bizkardeşler bir ara sahipsiz kaldık. Biz ne baba ne babalık günü gördük. Tekrar annemizle günümüzü gün eyledik. Ailenin en büyük çocuğuyum annem anlatırdı o tarihlerde köy parası alırlarmış o vergiden kurtulmak için babam beni ve diğer kardeşimi ikişer yaş büyük yazdırmış. Annemin anlattığına göre 1949 doğumlu iken 1947 yazdırmış. Biz diğer 3 kardeşimle birlikte yetim büyüdük kimsemiz yoktu bir anne 5 çocuğa ne yapabilir ki? Erkek kardeşimle ben biraz büyüktük O tarihlerde köylü Adana’ya çapa vurup pamuk toplamaya giderlerdi. Köyün yolu arabası yoktu eşyalarımızı merkeplere yükler bozlara varır
       Oradan da kamyonlarla Adana'ya giderdik kardeşim ve ben annemizle beraber Çukurova’larda çapa vurup pamuk toplayıp geçimimizi sağlardık. Okul çağım gelmişti 1956 yılında ilkokula başladım. Defterim kalemim var ders kitabım yok ders çalışacak ayrı bir odamız yok kardeşlerimle birlikte banyosu, tuvaleti, özel odası olmayan 30 metre kare bir evde yaşadık. O tarihlerde köyümüzde
        Elektrik yok su yok geceleri lastik kırıntısı çam çıra yakarak evimizi aydınlatırdık. Gece çıranın ışığında ders çalışırdım. Evde su yok büyük pınardan bakraçlarla evimize su taşırdık. Okulumuzda da elektrik ve su yoktu. Yokluklar içinde okumaya devam ettim. Okula her yıl müfettişler gelirdi her gelmelerin de beni işaret ederlerdi. Son sınıftayım yine bir müfettiş geldi bana sen zeki bir çocuğa benziyorsun sen git oku dedi. Fakat fakiriz okuma imkânım yok. 1961 yılında ilkokuldan başarıyla mezun oldum. Kara kara düşünmeye başladım. Beni kim götürüp okula kayıtımı yaptıracak? Nereye gideceğim, kimseyi tanımıyorum hiçbir yer bilmiyorum. Fakat müfettişin dediği bir türlü aklımdan çıkmıyordu. 1963 yılında
       Kahramanmaraş’ta Çağlayancerit’ li olan (Süleyman Deşir) diye bir köylümüzün olduğunu biliyordum gidip onu buldum. Sağolsun o beni ortaokula kayıt ettirdi. Bu defada yatacak yerim yok ev kiralayacak param yok. Babamız olmadığı için gariban annemin de beni okutacak parası yoktu. Çağlayancerit sağlık ocağında sağlık çalışanı Helete'li bir tanıdık Mehmet amca varıdı ona durumumu anlattım ev konusunda o bana yardımcı oldu.
       Tekke mahallesinden bir tanıdığı ailenin evinin bir odasını bana kiraladı kirasını sen öde dedi. Okula başladım. Bir öğün okula gider bir öğün mendil çorap su satarak ihtiyaçlarımı karşıladım. Böylece ortaokulu da bitirdim. Yukarıda da anlattığım gibi liseyi de Çukurova' larda çapa vurup pamuk toplayarak okudum. Lise son sınıfta 1969 yılında evlendim 1970 yılında liseden mezun oldum. Lisede sınıfımızda 40 kişiydik. Biz 15 öğrenci Haziran'da doğrudan mezun olduk. Tekrar 3 arkadaşımla öğretmen okulunu dışarıdan bitirdik.
       Bizden sonra Eylül ayına kalanlar giremediler. Öğretmen okuluna dışarıdan girişler kaldırıldı.1971 yılında öğretmen okulunun farklı derslerini vererek öğretmen oldum. İlk görev yerim köyüm Çağlayancerit oldu. 11 yıl Çağlayancerit'te öğretmenlik ve okul idareciliği yaptım. Bu 11 yılda köylülerime yalvardım çocuklarınızı okula gönderin okutun diye çırpındım. Birçok aileyi ikna edebildim. Çağlayancerit Ortaokulu'nda derslere girerdim. Burada çocukların okumaları için elimden geldiğince büyük çabalar sarf ettim. 1983 yılında Kahramanmaraş’a tayinim çıktı. Daha sonra dışarıdan eğitim Ön-Lisans bölümünden mezun oldum. Sonra kendimi matematik üzerinde geliştirdim. 20 yıla yakın öğrencilerime matematik dersi vererek öğrencileri sınavlara hazırladım. Matematik konusunda aranan öğretmen oldum. Çok öğrenciler yetiştirdim. Şimdi kimi doktor kimi hâkim kimi savcı
      Kimi öğretmen kimi iş adamı oldular buda benim için gurur vericidir. Sözlerimi Âşık Ali ile bitirmek istiyorum. Âşık Ali ile eskiden dostluğumuz var bir birimizi unutmadık kendisini kardeşlerim gibi severim. Kendisinin de beni sevdiğinden eminimdir.1980 yılında beraber Elbistan içmelerine gittik beraber bir oda kiraladık on gün kadar içmede beraber kaldık beraber yedik içtik arkadaşlığına hiç doymadım. Son günlerde içmede aniden rahatsızlandım Maraş'a doktora gittim yatağım eşyalarım içmede kaldı sağolsun Âşık Ali yatağımı kendisi getirip evime teslim etmiştir kendisine ayrıca teşekkür ediyorum. 2 oğlum bir kızım var üçünü de okuttum makam mevki sahibi oldular. 6 tane torunum var. 2003 yılında emekli oldum Maraş'ta ikamet ediyorum. Rabbime şükürler olsun. Devletimizin verdiği maaşla geçinip gidiyoruz…  Âşık Ali Ataş
                                                            
                 ------------------------------------------------
 SOSYAL MEDYADA ÂŞIK ALİ İÇİN YAZILAN YORUMLAR
             ÂŞIK ALİ’NİN DİLİNDEN Ç.CERİT
       Cerit… Oğuz’un cesur, kahraman ve yürekli evladı,  Cesaretin ve yiğitliğin bir değer olduğu zamanların insanı… Politikanın, hilebazlığın, zulmün ve zalimliğin bir kenara savurup attığı ceddim, atam… Ve Cerit’in harman olduğu Çağlayancerit, baba yurdum… Ta Orta Asya’dan bu yana içinden ölümsüz ozanlar çıkartan Cerit’in son dönem ozanlarından Âşık Ali Ataş. O, sazı ve de sözü ile Cerit’in ve de Çağlayancerit’linin acılarını, dertlerini dile getirir hep
                ----------------------------------
             “Sahipsiz kalmıştır kimsesi yoktur,
              Kırıktır kanadı kolu Cerit’in.
              Arazisi dağlık nüfusu çoktur,
              Adana’ya düşer yolu Cerit’in.”
                ---------------------------------
Adana Çağlayancerit’linin ekmek kapısıdır. Ozanımız yüksünmeden dile verir bu gerçeği:
                -----------------------------------
             “Yiğidi çok güreş tutar merdimiz,
              Adana’dan geçiniriz hepimiz,
              Büyüklere iletilmez derdimiz,
              Arkasında yoktur dayı Cerit’in.”
               -----------------------------------
Âşık Ali’nin sazı Çağlayancerit’in güzelliklerini de dile getirir elbet:
                   ---------------------------------------
              “Bir gün yolun düşüp gelirsen şayet,
               Çağlayancerit’i gezmeden gitme,
               Cevizin sorarsan bir başka lezzet,
               Tarhana firiğin yemeden gitme.
                  ------------------------------------
               Hiçbir kuloğluna değmez nazarı,
               Vardır iş yerimiz birkaç hızarı,
               Cuma günü kuruluyor pazarı,
               Bir kez alış veriş etmeden gitme.”
                --------------------------------------
     Sazı ve sözü ile Cerit’in sesi olan Âşık Ali bilgisayar ve internet ile tanıştıktan sonra daha farklı bir alanda Cerit’i tanıtmaya başlar. Kendi adına hazırladığı
http://atasali.blogspot.com Web sitesindedir artık.
 Bir arzusu da şiirlerinin kitaplaşmış halini görmek
         Cerit sevdalısı ozanımızın ilk şiir kitabının ismi de tabii ki “Çağlayancerit”.Bu güzel eserin takdim yazısını yazmak ise bana nasip oldu. Eser Ukde Kitaplığının 97. kitabı olarak neşredilmişti 2011 Ekim’inde. O takdim yazısında da belirttiğim gibi yıllar önce aile köklerimi araştırmak, Cerit Türkmenlerinin tarihini ve Çağlayancerit’in öyküsünü kaleme almak için yaptığım çalışmalar esnasında tanımıştım kendisini. Aslında çocukluk yıllarımdan da az kıt hatırlıyordum. O yıllarda masa başında radyo ve televizyon tamir ederken görmüşlüğüm vardı.
Yüzlerce yıllık kültür değerlerini yaşatmaya çalışan Cerit’li şehre uzak olmanın da verdiği olumsuzluklarla zamanın çok, çok gerisinde kalmış kocaman bir köydü o yıllarda. Âşık Ali Ataş’ın şiirleri, siyasetin gereği ile birleşince kısa zamanda adı ilçe oldu. Adı ilçe de olsa dağların ardında kocaman bir Oğuz Türkmen köyü olarak duruyor orada. Eline ve yüreğine sağlık ozanım… Kucak dolusu sevgi ve saygılar sana…
                                      Araştırmacı Yazar Serdar YAKAR 
       ---------------------------------------------                          
                         Abdullah Çalışır Yazdı
      Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesinden Üstadım Âşık Ali Ataş bu güne kadar yazdığı tüm şiir kitaplarından birer set şahsıma hediye ederek beni çok mutlu etmiştir. Ayrıca en son çıkarttığı kitabında her ne kadar layık değil sekte şahsıma yazıp ve sürpriz ettiği şiirle de ayrıca mutlu olduğumu ifade etmek isterim. Bana şiir yazmayı öğreten, şairliği aşılayan, Kıymetli Âşık Ali üstadımın şahsıma yazdığı övgü şiirine bir nazire yaparak cevap vermek istedim. Kendisi için aşağıda yazdığım şiir her ne kadar yetersiz olsa da cevapsız bırakmak olmazdı. Tekrar kendisine teşekkür ediyor, Rabbimden sağlık huzur ve hayırlı uzun ömürler niyaz ediyorum…
 
       GİTMEYİ BİLMEZ
 Çağlayancerit’te, güçlü bir ozan,
 Hak yolu dışında gitmeyi bilmez,
 Hak dava üstüne şiirler yazan,
 Doğruya eğriyi katmayı bilmez.
 
 Kitap yazdı Yetmiş Yedi yaşında,
 Haram lokma olmaz tatlı aşında,
 Kimsenin işinde karakaşında,
 Tamah edip minnet etmeyi bilmez.
 
 Bir ömür hep yazdı ne gördü ise,
 Dost doğru söyledi kim sordu ise,
 Üzüldü süzüldü kim yordu ise,
 Gülen yüzde kaşın çatmayı bilmez.
 
 Allah’tan başka hiç korku tanımaz,
 Kimse onu riya ile anamaz,
 Tek eğildiği şey beş vakit namaz,
 Kibir, gurur caka atmayı bilmez.
 
 Haykırdı yıllarca hak olanları,
 Düzeni bozanı, düzenbazları,
 Hem söyledi hem de çaldı sazları,
 Dostu yarı yolda satmayı bilmez.
 
 Selam olsun böyle gönül erine,
 Şairlerin ozanların pirine,
 Onca şiir yazdı yerli yerine,
 Gönüllere doğdu batmayı bilmez.
 
 Âşık Ali’m dert edindi düzeni,
 Âlem denizinde tersten yüzeni,
 Nerde görse bir gariban üzeni,
 Aylarca öfkesi bitmeyi bilmez.
 
 Abdullah’ım yirmi yıldır tanırım,
 Ellisinden sonra idi sanırım,
 O gün bu gün saygı ile anarım,
 Duasız, Abdestsiz yatmayı bilmez.                                  
                                           07.09.2023
       Salim ULU Yazdı
        Günümüzün Âşık Ömerleri Anadolu'muz sinesinde nice cevherler saklar, nice cevherler yetiştirir. Âşık Ali Ataş Anadolu'nun sinesinde imkânsızlıklar içinde kendini geliştirmiş, yetiştirmiş. Bulunduğu çevrenin hem soyut hem de somut bütün fiziki ve kültürel mirasını derlemiş, betimlemiş tarihe zengin bir kaynak bırakmış. Hoş bir sada ile birikimlerini bugüne ve yarına hediye etmiştir.
       Çok velud bir şair. Âşıklık geleneğinin yaşayan bir hazinesi kim bilir çocukluk çağlarında kendisine imkan verilse karşımıza Oktay Sinanoğlu Aziz Sancar Selçuk Bayraktar Mahmut Akşit gibi büyük Türk bilim insanlarından biri olarak çıkabilirdi. Sadece ilkokul mezunu olmasına rağmen dergileri inceleyerek öğrendiği radyo televizyon tamirciliği ile hayatını kazanmış, köyünde radyo verici istasyonu kurup yıllarca yayın yapmış, değerli temiz yürekli, güzel bir insan. Kendisinden Allah razı olsun. Yazmış olduğu bütün şiir kitaplarını imzalayarak bana göndermiş. Kendisine ayrıca teşekkürlerimi hürmetlerimi sunuyorum. İyi ki varsınız Âşık Ali…
     Tuğba YALINKAT Yazdı
      Yaşayan insan hazinesi diyorum çünkü gerek ilçemizin sözlü kültürünü kayıt altına alması gerekse şiirleri ile Çağlancerit’e büyük katkıları olan değerli bir isim. Hatta o kadar değerli ki “bu değeri her ne kadar ilçesinin insanları olarak ona gösteremesek de- Gazi Üniversitesi bünyesinde (Salim ULU) tarafından Kahramanmaraş Çağlayancerit'te Âşık Ali âşıklık geleneğinin bir temsilcisi Ali Ataş’ın hayatı sanatı ve şiirleri adlı yüksek lisans tezi var. Kıymetinin yaşarken bilinmesi adına çalışmaların yapılması hususunda ve kendi sitesinin resmileşmesi adına çalışma yapılması önem arz etmektedir. Çağlayancerit ağzı açısından şiirleri değerlidir. Çağlayancerit ağzı hakkında yazılmış olan “Çağlayancerit Ağzı: Ünlüler (Kahramanmaraş
       Ağızları-III)”( https://doi.org/10.33437/ksusbd.1018305) adlı makalede “Çağlayancerit, uzun yıllar bölgede hüküm süren Dulkadiroğlu Beyliği içinde yaşayan Bayat, Beğdili ve Avşar boylarından etkilenmekle birlikte Cerid aşiretinin yaşadığı bölge olarak bilinmektedir. Bölge ağzının oluşmasında bu boylar ve aşiretin tesiri olduğu açıktır.” bilgisi yer almaktadır. Bu nedenle şiirlerinde ağız özelliklerini muhafaza eden Sayın Âşık Ali Ataş’ın arşivinin korunma altına alınması ve kaybolmaması adına öncelikle yetkililerin çalışma yapmasının önemli olduğunu düşünmekteyim.
       Yüksek lisansımı bitirmiş ve bilim uzmanı ünvanı almış biri olarak ilçeme hizmet adına gerekli bilimsel çalışmaları yapmak üzere elimden geleni yapacağım. Ancak ağız çalışmalarını kayıt altına alma hususunda yazılımları etkin kullanabilmelerinden dolayı ilçemizin bilgisayar mühendislerinin; fonetik değerlendirme-ses analizi hususunda da kulak burun boğaz uzmanları ve odyologlarının da katkısı olursa ilçemiz ağzını kaybolmadan gelecek nesillere aktarmış olabileceğimizi düşünüyorum.
        Ayrıca ileride yapılacak olan dil atlası çalışmalarında da bilim insanlarına kaynak da bırakılmış olacaktır. Aşık Ali Ataş başta olmak üzere ilçemizin kültürü ve diline katkı sağlayan değerlerin korunması demek
       Zamanın ve teknolojinin küresel köy haline getirdiği ve saflığını, doğallığını giderek kaybettirdiği özümüzü korumak demek Biz insanlar elindekiler yitip gidince  
kıymet biliriz maalesef. Değerlerimizi yitirmeden sahip çıkalım. Saygılarımla…               
      İbrahim SAKAR Yazdı
      Âşık Ali Ataş kimdir. Bir şair bir ozan bir yazardır çocukluğumda Âşık Ali ismini duyardım ama.  Öyle bir sohbetimiz olmadı radyo tamircisi olduğu nu biliyordum o zaman benim küçük bir radyom vardı tamir için yanına uğramıştım radyo mu tamir eyledi hep uzak tan görürdüm bu kadar hoş sohbetli olduğunu bilmezdim.
      Ben de çocukluk yıllarım da şiir yazmaya meraklıydım o zaman bir kaç şiir yazdım bir kaç şiir de asker de yazdım sonra şiir yazdığım defteri kaybettim şiir yazmaktan soğudum epey zaman ara verdim taaki 2016 kayseri de Askerlerimize bombalı saldırı olana kadar ondan sonra şiir yazmaya tekrar  başladım.
       Âşık Ali Ataş abimle bu vesileyle daha sık görüşür sohbet eder oldum bu sayede onu daha yakından daha iyi tanımaya başladım çok güzel şiirler yazıyor her konuda şiir yazabilen bir halk şairidir. Açık görüşlü tüm haksızlıkların karşısında duran doğruların yanında yer alan dürüst mert cana yakın hoş sohbetli bir halk ozanıdır çıkardığı tüm kitaplarından bana hediye eyledi ben de zevk ile okuyorum. Faydalandım yazdığım şiirler de bana yardımcı olan iki kişi den biridir.
       Şiir konusunda ne zaman zora düşsem akıl danıştığım yardım aldığım tek insandır benim çocukluk yıllarım da kendi yaptığı radyo vericisi ile yayınından hep onun türkülerin dinledim şimdi görüyorum ki
       İmkanı olsa onun yapamayacağı hiç bir şey yok evet ben onu biraz geç tanıdım keşke daha önce tanısaydım Âşık Ali’yi ben onu tanıdığım için çok şanslıyım o yufka yürekli mert güzel gönüllü memleketini seven halkını seven kendi alanında uzman bir insan Rabbim ona sağlıklı hayırlı uzun ömürler versin inşallah…
      Bilal ÖKSÜZCE Yazdı
      Âşık Ali Ataş kimdir? Evet O bir deryadır, bir hazinedir, bir cevherdir desem abartmış olmayacağıma inanıyorum Neden mi? Onun elinden tutan, onu himaye eden, ona destek olan birilerinin olmadığı bir
       Zamanda yokluklar içinde büyümüş, kendi yolunu kendisi çizmiş, kendi hedefleri doğrultusunda tek başına hareket etmiş,
Başarılamazları başarmış, olmazları oldurmuş, İnsanları sevmiş, saymış onlara hep faydalı olmaya çalışmış, kendini insanlığa adamış, eserler hazırlamış, eserler vermiş, geçmişi kaydedip gelecek Nesillere ışık tutmuş, düşüncelerini şiirlerle etkileyici bir şekilde aktarmış, Yaşadıkça yazmış, yazdıkça yazmış, bilimle sanatla uğraşmış hep çalışmış, hep başarmış, insanlara karşı
        Hep hoşgörülü olmuş kimseyi aşağılamamış, küçükle küçük büyükle büyük olmak suretiyle büyüklüğünü göstermiştir. Saygı görmüş sevgi görmüş, hürmet görmüş dostlarıyla dostluğunu ilmek ilmek örmüş kabahatleri affetmiş son derece hoşgörülü bir kimsedir, adından o kadar söz ettirmiş ki Çağlayancerit denildiğinde akıllara ilk gelen Âşık Ali Ataş ismi olmuştur. Evet Âşık Ali Ataş namı diğer Ataş Ali, Ateş gibi olup ismiyle müsemma bir zattır…
      Hatice ŞİŞMAN Yazdı
     Tanınmış bilinmiş bir aile ferdi olup hoşuna giderse hemen o an ilham gelir kalemine döker. O an şiir yazar her insan yapamaz uygun ve rencide etmeden o güzel kalemine döktüğü yazılarını okuruz doğal şivesini bile şiirinde değiştirmeden yazar bunu yaptığı için  takdir ediyorum teşekkürler yıllardır yaptığı işini sormakta böyle bir karaktere yakışır halkını seven bir abimizdir Aşık Ali saygılar...
       Mustafa GÜLER Yazdı (komser)
       Âşık Ali ATAŞ...80' ler öncesi. Ardıç ve Kamalak kokuları Engizek ve Keklicek dağlarının üstünden eserek vadiye doğru iner, Ceviz kokularıyla harman olur, ciğerlerimize can olurdu. Siyah beyaz fotoğraflarıyla anılarımızı paylaştık onunla. Kendi yaptığı radyo vericisinden türkülerini dinledik. Çağlayancerit'i hem resmetti, hem de söyledi ve şiirleriyle anlattı bizlere. İçimizden biri Ali Abi Cerit sevdalısı Tarafsızca bizlere taraf oldu. Yollarımızda yolcu, Akşamlarımız da ışık oldu. Sen bizi anladın, anlattın. Sözümüz Söz! Bizlerde seni anladık! Anlatacağız, Ozanım!. Ardıç kadar sağlam, ceviz kokan büyük insan! Sevgilerimizle daima saygıyla
Yaşayacaksın! Âşık Ali...  
                    
     Salman KEKİL Yazdı (besi)                                    
      Anadolu topraklarının bağrında her zorluğa sabırla katlanmış hayallerinin peşinden yılmadan koşmuş imkânı yokken imkânsızlıkları başarmış halk ozanı Âşık Ali halk şairi oluşundan olsa gerek toplumu iyiliğe barışa ve başarıya yönlendirmeye çalışan bu yönde topluma yön veren yanlışa yanlış doğruya doğru diye bilen gelmiş geçmiş en nadir kişilerden biridir. Ali abiyi anlatmaya yaşım müsait olmasa da büyüklerimizden duyduklarımdan yola çıkarak kendisinin sosyal medyada yazdıklarına göre
       Eli kalem tutan biri olmasam da dilimin döndüğünce Ali abiyi anlatmaya çalışacağım Ali abi bir kalem bir defterle on yaşında ilkokula başlar. Ali abimiz okulda kafası çalışan bir öğrenciymiş kırılan sıralar sandalyeleri tamir edermiş kırılan camları takarmış. Anlattığına göre ilkokul dördüncü sınıfta şiir yazmaya başlamış.
      O tarihlerde köye kitap satanlar gelirmiş Ali'nin kitap okuma merağını bilen bir yaşlı Ali bana baba de istediğin kitapları alayım der. Ali tereddüt etmeden adama baba der. Yaşlı adam Ali'ye dört tane kitap alır sevinerek eve gelir babası evde kur-anı Kerim okuyor Ali'ye nerden aldın o kitapları der Ali filan amcaya baba dedim o aldı deyince baba çıldırır kitapları ateşe atar yakar. Ali ağlayarak Hacı dayısına gider dayısında birkaç kitap alır dayısıyla eve gelir. Ali'nin elinde kitapları gören babası bu defa kime baba dedin der. Dayısı enişte kimseye baba demedi kitapları ben verdim okusun sonra alırım der. Zaman gelir okul biter.
      Ali'yi bu defada fotoğrafçılık merağı sarar. Bir fotoğraf makinası alır 1960 karda köyün dört tarafını fotoğraflar köyün ileri gelen yaşlıları bir araya getirir onları resimler Ali abimiz bir fotoğraf arşivcisidir o tarihi resimleri rahmetli olmuş o yaşlı dedelerin resimlerini kendi sayfalarında izliyoruz.
      Ali abiyi bu defada Saz çalma merağı sarar teneke kutusundan bir saz yapar Saz çalmayı kısa zamanda öğrenir. Gider yeni bir saz alır düğünlerde festivallerde çalar söyler çok güzel doğaçlamalar yapar. Halk bu defa Âşık Ali demeye başlar. Babası biraz sofuymuş Âşık Ali'nin saz çalmasını istemeyerek sazı duvara vurup kırmış babasına küserek evinden ve köyünden kaçmış. Bir kaç yıl gurbetlerde bir gün aç bir gün tok hanlarda yatarak gününü gün etmiştir. Birçok il ilçe köy gezmiş. Tekrar köyüne döndüğünde
      Âşık Ali işsizdir Çukurova'larda çapa vurur pamuk toplar el işçiliği yapar. Velhasıl yapmadığı iş kalmamış Âşık Ali köyünde her icadın öncüsüdür.
       Elektrik ve su tesisatçılığı yaptığını düğünlerde kamera çektiğini çok iyi biliyorum. Köye jeneratör ve televizyonu getiren ilk insandır. Televizyon anteniyle yüksek tepelerde yayın aradığını çok iyi biliyorum.
       Daha köyde elektrik yokken dergiler okuyarak radyo tamirciliğini öğrenir. Yeni radyolar imal eder dahası köyüne bir radyo vericisi yapıp radyo yayını yaptığını radyosunda çalıp söylemelerini halka dinleten adamdır Âşık Ali. Çok iyi bir ustadır her yaptığı işte halktan takdir almış birisidir.
       Radyo televizyon tamirciliğini kendi kendine öğrenen Âşık Ali Elektrik geldiğinde radyo televizyon tamirciliği yaparak geçimini sağlamıştır. Gençliğinde her toplumda bulunan düğünlerde bayramlarda festivallerde fotoğraf ve kamera çekimi yaparak halkla iç içe olan Âşık Ali şimdilerde odasına çekilmiş şiirler ve makaleler yazmaya devam ediyor. Toplumlara girmiyor sokaklarda gezmiyor içine kapanmış çok duygusallaşmış olumsuz bir haber dinlese dokunsanız ağlar hale gelmiştir.
     Âşık Ali. Çok güçlü kalemi keskin bir şairimizdir. Âşık Ali’yi aylarca anlatsak bitmez onun yaşadıklarını tamı tamına yazsak sayfalar yetmez. Son yıllarda 13 tane şiir kitabı yazmış 11 tanesi basılmış iki tanesinin de basıma hazır olduğunu söyler ayrıca 1 tane Çağlayancerit ile ilgili (Ceritname) ismiyle bir kitap daha yazmış 2004 yılında emekli olmuş ilçesinde ikamet etmektedir. Şiir ve makaleler yazmaya devam ediyor. Yüce Rabbimden kendisine uzun ömürler sağlıklı günler diliyorum...
     Ömer TÜKEL Yazdı
     Ali çocuk iken babam rahmetlinin talebesi imiş suçlarımı hocama haber veriyor diyerek Elham cüzünün köşelerinde ki kuş resimlerini kesip yiyendir Âşık Ali. Rahmetli babamı kuşsuz bırakan zeki ve çalışkan şimdilerde büyük bir şair büyük bir ozandır. Âşık Ali yaşın ömrün uzun ve bahtiyar olasın can abimiz…          
     İsmail ŞAHAN Yazdı
     Âşık Ali özet olarak mütevazı ve saygın kişiliği ile Çağlayancerit in tarihidir aslın da, çocukla çocuk büyük ile büyük bir o kadar da resmi bir değerdir. Çağlayancerit’in şivesini olduğu gibi konuşan şiirleri ile kaleme alan girdiği ortamlara tam anlamıyla ayak uyduran ve özellikle sosyal medya da bile yorum yaparken kelimelerini altın harfler ile süsleyerek kimseyi üzmeyen büyük bir hazinedir.
      Âşık Ali (saygılar koca çınar)…
      Börklü VEYSEL Yazdı
      Çağlayancerit'i tanıtan eskiden beri Çağlayancerit'e gelmiş geçmiş öğretmen sağlıkçı herkesin tanıdığı ilk adres ilk insanlardan biridir misafir sahibi Âşık Ali. Olabildiğince iyi yürekli herkesi me hitap eden Çağlayancerit'te yetişmiş değerli insanlardan birisidir Ali abimiz Allah sağlıklı uzun ömürler versin... 
      Abidin DEMİR Yazdı (imam)
      Âşık Ali Çağlayancerit in derdiyle dertlenen bildiği doğruyu gördüğü yanlışı cesurca şiirleriyle yazılarıyla dile getiren 
Çağlayancerit in konuşan dili ve vatandaşın tercümanı olarak bildiğimiz saygıdeğer bir abimiz Allah hayırlı uzun ömürler versin ona...      
       Bilal YEŞİLYURT Yazdı
        Âşık Ali Ataş abim gerçek bir söz yazarıdır. Yiğidi öldür hakkını inkâr etme demiş atalarımız. Şahsen tanımıyorum amma yazdığı şiirlerle bizlere önderlik yapan şiirlerinden ilham aldığımız örnek bir kişiliğe sahip şair ve yazardır. Aşık Ali saygılarımla…
                                    ---===SON===---

 

Hiç yorum yok: