Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Hatice Yavuz Çağrı Güler Mustafa Baykut M. Ali Güneş Urus Kemal Gülsüm Çakıl Yusf Htice Yurdagül Mhmet Filiz Ayşe Ibrık Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

22 Nis 2024

DÜNDEN BU GÜNE

      DÜNDEN BU GÜNE
      Bazı insanlar günümüzde fakirlik edebiyatı yapıyor. Birçokları çöpte ekmek arıyormuş o ekmeği o insanın yediğinden emin misin? Evinde kedisi, köpeği veya tavukları vardır onlara yediriyor. Günümüzde fakir insan yok. Yaşlısı, dulu, yetimi, malulü, engellisi, hastası, hasta bakıcısı maaş alıyor.
     1984 yılında köyümüzde 3 tane otobüs vardı. Doğru düzgün yolumuz yoktu. Maraş'a her gün biri sabah gider akşam dönerdi. Başka ne dolmuş ne taksi vardı. Aradan 40 yıl geçti yıl 2024 şimdiyse ilçenin iki kilometrelik ana caddesini bırak sokaklarında bile araba park edecek yer kalmadı. Sevgili okurlar öyle bir zamanda yaşıyoruz ki sormayın gitsin. Alın teriyle kazanmayı unuttuk millet olarak hepimiz devlete göz diktik.
      Evde anam babam hasta maaş bağla bana hasta bakıcı maaşı bağla diyor. Eğer bu dedikleri olmazsa devletine ver yansın ediyor. Acaba maaşım yattı mı? Deyip atemeye koşuyor. Ailesinde akrabasın da maaş almayan kimse yok. Cebinde en az beş tane banka kartı var kartın birin çıkartıp diğerini takıyor sıradaki vatandaş dakikalarca arkada bekliyor. Esnaf yirmi beş yıl devlete pirim ödemiş şimdi aldığı maaş on bin TL buda adaletsizlik değil de nedir? Biz eskiden böyle değildik senede iki defa ailecek Çukurova’ya çapa vurmaya pamuk toplamaya giderdik iki ay çalışır alın teri dökerek para kazanır gelir çocuklarımızla yerdik. Bunlar unutuldu.
      Eğer o parayla geçinemiyorsak koşardık gurbete aylarca çalışır evimizden haber alamazdık. Şimdiyse bir alo çıktı ailede 5 kişi mi var herkesin cebinde bir akıllı telefon Her telefon en az 5 - 10 bin TL' dir. Herkes sabahtan akşama kadar telefona gözünü dikip vakit öldürüyor vakti öldürdüğü gibi göz bozuluyor beyin yoruluyor haberi yok. Şimdiyse aile bir odadan öbür odaya gitmeye eriniyor. Çocuğunu alo ile yanına çağırıyor. Öyle bir rahatlığa alıştık ki sormayın.
11 Mart 2020 yılında (Covid 19) diye bir Hastalığın Çin'den yayıldığı söylendi.
       Bir anda tüm dünyayı dardı. Milyonlarca insan öldü. Karı kocasından anne baba evlatlarından torunlarından çocuklar anne babalarından Komşu komşusundan kaçar oldu. Hastalık yakaladığını sağ bırakmadı. İlçemizde yüzlerce insanımız öldü. Caddeler sokaklar boşaldı. Evimize kapandık dışarı çıkamaz olduk. Türkiye'de sanayiler durdu. Yaptığım tespitlere göre 6 ay içerisinde 18 Haziran 2020 tarihine kadar Türkiye' de ölen (110 bin) kişiyi geçti.
       06 Şubat 2023 de merkez üstü Kahramanmaraş ile birlikte 11 vilayette asrın felaketi denilen 7,7_7,6 şiddetinde 9 saat arayla peş peşe iki deprem yaşadık. Anlatılanlar doğruysa 60 bin kişi hayatını kaybetti yüz binlerce insan sakat kaldı. Binlerce komşumuzu akrabamızı arkadaşlarımızı dostlarımızı kaybettik. Bir müddet sonra ölenleri unuttuk. Ölen öldü “kalan sağlar bizimdir” dedik. Biz insanlar Olanlardan ibret almamız gerekirken daha da azdık. Para tamahı olduk karnımız doysa gözümüz doymaz oldu. Deprem sonrası İlçemize onlarca tır dolusu yiyecek, içecek, giyecek, odun, kömür, geldi ihtiyacı olanda koştu olmayanda bir alan beş daha almış.
       Bazı doymazlar aldıklarını dükkânlara götürüp satmış. Sonunda da iyi ki bu deprem oldu iki yıllık yiyeceğimi giyeceği mi yakacağı mı temin ettim diyenlere şahit olduk. Size soruyorum bu mu insanlık bu mu komşuluk bu mu Müslümanlık? Depremden sonra Türkiye genelinde birde pahalılık aldı yürüdü bu gün 10 TL’ye aldığını yarın 20 TL’ye alamıyorsun. Geçenlerde bir esnafa gittim alacağım bir ayakkabı keratası adam yüz yetmiş TL dedi sonra uğrarım dedim başka birine gittim aynı keratayı 40 TL'ye aldım.
       Gelelim diğer konuya Çağlayancerit ilçesinde depremde 2 apartman hariç taş duvarlı evler dâhil hiç bir ev yıkılmadı. Devletten kira yardımı almak için ve de devlet evlerimizi yapacak ümidiyle sapa sağlam evlere çürük raporu verildi. Yüzlercesi devlet tarafından yıktırıldı yapılmayı bekliyor. Öyle bir fırsatçı millet olduk ki sormayın. Yalnız bu fırsatçılık aç gözlülük bu insanların yanına kalmayacak. Ya bir savaş, ya bir afet, ya bir ölet veyahut bir kıtlık yaşanacak ama er ama geç bu dediklerimden birisi veya ikisi mutlaka yaşanacak. Sağ kalanlarımız belki o zaman olanlardan bir ibret alırda düzelir ümidindeyim. Rabbim hepimizin sonunu hayır eylesin. Böyle felaketlerle karşılaştırmasın...            Âşık Ali Ataş
-----------------------------------------------------------
     İSTER İNAN İSTER İNANMA
     Mezarlık yakınlarında köyün batısında penceresiz taş duvarlı üstü mertekli çapkılı üzeri topraklı çamur sıvalı iki katlı bir evimiz vardı. Alt katta sığırlarımız yatar üst katta biz yaşardık. Evimiz mezarlığa 50 metre yakındı. Bizim evin dışında hiç bir ev yoktu. Akşam namazından sonra kimse mezarın yakınından geçemezdi. İnsanlar korkarlardı bazı insanlar babama sorardı siz mezardan korkmuyormusunuz? Derlerdi. Daha önce mezarlığımız bakımsız dı içerisinde sığır davar otlatılırdı. Mezarlık tandır taşlarıyla doluydu her mezarın başında bir tandır dikiliydi. Şimdi o tandırlar kaldırıldı herkes yakınlarının mezarlarını yaptırdı. Şimdiyse mezarın etrafı belediye tarafından sur içine alındı. Muhtelif yerlerine yol yapıldı sular çekildi. Ve tüm mezarlık ağaçlandırıldı 3 tane giriş kapısı vardır.
       Gelelim bizim konuya biz 5 erkek 3 kız 8 kardeş 2 anne baba on baş horanta idik. Evimizde su ve banyo, tuvalet ve odamız sobamız yoktu. Ocakta odun yakar başına toplanır ısınırdık, elektrik yoktu. Gece evi aydınlatmak için bazen gaz yağı olmazdı lastik kırıntıları çam çıra yakarak evimizi aydınlatırdık. 3 kat yatağımız vardı yorganımız pamuk döşeğimiz çapıt kırıntısı yastığımız mısır kabuğu idi. Beş erkek kardeş bir yatakta üçümüz yukardan ikimiz aşağıdan girer üşümeyelim diye bir birimize sarılır uyurduk. Kız kardeşlerimiz üçü bir yatakta yatardı.
       Kat kat elbisemiz yoktu ayakkabımız yoktu birer fistanımız şayağımız olurdu anamız elbisenin yırtılan yerini yamardı öyle giyerdik. Kirleneni yiykar kış günü ocağın başında kurutur tekrar giyerdik. Bizler büyük leğen teştte banyo yapardık. Bizim ev pınara en az 600 metre uzaktaydı yaz kış bakraçlarla eve su taşırdık. O tarihlerde köye üç dört metre kar yağardı pınara gidemezdik kar eritir evin içme suyunu temin eder sığırlarımızı kar suyu ile sulardık. Babam kışın evin karın kürümekle dam loğlamakla meşguldü yaz geldiğinde bağ bahçe tarla işleriyle uğraşırdı.
       Anamın yazı kışı yoktu. Komşuların ev işlerine giderdi. Evlerde su yoktu banyo yoktu pınardan evlere bakraçlarla su taşırdı. Büyük pınarın önünde tahtadan yapılmış çamaşırhane vardı. Köyün hanımları çamaşırlarını orada yıykardı orada banyo yaparlardı. Anam komşuların çamaşırlarını oraya götürür o zaman deterjan yok sabun yok çamaşırı meşe külüyle yiykar geri eve getirir serer güneşte kururdu. Akşama kadar çalışırdı. Para yoktu ev sahibi bir tepsi bulgur, un, yarma veya tarhana ne verirlerse onu alır önlüğüne koyar akşam eve gelirdi. Bu günde sizi aç koymadım der sevinirdi. Ya pilav ya çorba yapardı bir leğenin başına toplanır adam başı kaşık yoktu kardeşlerimizle kaşık değişerek yer karnımızı doyururduk. Bırakın kaşık değişmeyi şimdiki çocuklar bir birinin kabından yemek yemiyor ikisi bir yatakta yatmıyor.
       Sabah kahvaltımız darı ekmeği ile çökelik dürümü ve bir bardak şerbet ile yerdik. Övün de yediklerimiz bulgur pilavı tarhana çorbası mercimek ve sümüt köftesi pekmez yerdik turp gibi olurduk şimdiki gibi huzursuz değil huzurlu ve mutluyduk. Buğday arpa nohut ekmeği bilmezdik. Gilgil darı konak darı ekmeği yerdik. Yediğimiz içtiğimiz doğaldı dışarıdan ne sebze ne meyve gelirdi çünkü yol yoktu araba yoktu. Herkes bağında bahçesinde yetiştirir doğal yerdi. Üzüm gayet çoktu her ev en az yüz batman pekmez kaynatırdı. Köyde doğru düzgün bakkal manav manifaturacı yoktu. Hastalık nedir bilmezdik. İlaç iğne bilmezdik. Köyümüzde yaşlı insanlar gayet çoktu.
       Her sokak başında sekiz on ihtiyar bir araya gelir sohbet ederlerdi. İnsanlar hasta olmazdı. Senede bir veya iki kişi yaşlılıktan ölürdü. Şimdiyse bazı günler üç beş kişi bir anda ölüyor. O tarihlerde tek Ankara radyosu varıdı köyde radyo televizyon yoktu. Varlıklı bir ailede bataryalı radyo vardı mahalle insanları o ailenin odasına toplanır haber dinlerdi. Telefon yoktu eğer bir köyden öbür köye bir haber gidecekse bir kişi görevlendirilir o haber götürür getirirdi. Siyaset nedir bilmezdik 4 yılda bir muhtarlık seçimi olurdu köylü ileri gelen birini muhtar seçerdi. Şimdiki gibi insanlarda partizanlık kutuplaşma senlik, benlik yoktu.
      Herkes geçimi derdindeydi. Köylü fakirdi kapısında ya bir katır ya bir merkebi olurdu. Onlarla taşıma işleri yapar dağdan kışlık odununu getirirdi. Yılda iki kez çoluk çocuk Adana, ya çapaya pamuğa giderdik bir ay çapada çalışırdık bir ay pamuk toplardık ailemiz bir yıllık kazancını temin ederdi. Köyümüzde hatır gönül komşuluklar vardı. Herkes bir birine yardım ederdi. Şimdiyse herkesin kapısında kamyon, traktör, taksi yatı katı apartmanı var fakat huzur yok insanlık yok Büyük küçük kalmadı insanlar barut fıçısı gibi
       6 Şubat 2023 de 9 saat arayla peş peşe 7.7/7.6 iki deprem yaşadık 11 vilayet sallandı 60 bin insanımız öldü yüz binlercesi sakat kaldı bizler daha çok azdık daha da birbirimizi tanımaz olduk. Rabbim sonumuzu hayır eylesin. 1956/1960’larda köyümüzün yolu arabası yoktu acil bir hasta olursa komşular toplanır iki ağaçtan sedir bağlar hastayı üzerine koyar battaniye yoktu çula mindere sarar kar da olsa kışta olsa köye 23 kilometre uzaklıktaki söğütlü durağına kadar sırtlarında götürürlerdi. Bu taşımalarda benimde payım vardır...         Âşık Ali Ataş

                                            

Hiç yorum yok: