ÖLÜM VE MEZARLIK:
Ölüm kimilerine göre yeni bir
hayatın başlangıcı, kimilerine göre yaşanan hayatın sonu demektir. Müslüman bir
Millet olarak doğup büyüdüğümüze ne kadar inanıyorsak öleceğimize de inanıyoruz.
Canım diyerek bağrımıza bastığımız, saçlarını okşadığımız, yüzlerine bakınca
huzur bulduğumuz sevgili annemiz, babamız, eşimiz ve evladımız, arkadaşımız veya
bir yakınımız öldükten sonra kıymeti belli oluyor.
Bu dünyanın telaşı sıkıntısı bizleri
o kadar meşgul ediyor ki hayat senin istediğin gibi devam etmiyor. İnsanı alıp
başka yerlere götürüyor. Aradan aylar yıllar geçince ölenleri unuturuz.
Mezarlığa girdiğimizde orada yatanlara önce selam verip selam alırız. Fatiha okuyup önce peygamberimiz sa. Aleyhi vesselamın ruhuna ve gelmiş geçmiş iman ehli olanların ruhlarına bağışlayarak. Onları haberdar etmiş oluruz.
Mezarlığa girdiğimizde orada yatanlara önce selam verip selam alırız. Fatiha okuyup önce peygamberimiz sa. Aleyhi vesselamın ruhuna ve gelmiş geçmiş iman ehli olanların ruhlarına bağışlayarak. Onları haberdar etmiş oluruz.
Mezarlıklarda dolaşmak bazı insanları
ürpertir. O mekânın sessizliği en duygusuz insanı bile etkilemektedir. Mezar
taşlarına yazılmış öyle güzel ifadeler var ki. Hepsi birer ibret levhasıdır. O
yazıları okurken gözümüzün önüne, tanıdığımız yüzlerce simalar gelir.
Taşlardaki yazılar, bizlerin ibret alması için yazılmış yazılardır. İnsanoğlu genelde
dünyada yaşarken ölümün gerçekliğini pek kabul etmemektedir. Hele de çok genç
yaşlarda.
Mümkün olduğu kadar bile, bile mezarın
üzerine basmamak lazım aralarda gezmeli. Orada yatanların canlı olmadıklarını
bildiğimiz halde yine de temkinli yürümeliyiz. Her taşın dibine bir can’ın terk
edildiğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Hiç kimse dünyadaki işlerini tam bitirmiş
olarak ölmüyor. Ölen her canlının ne kadar tamamlanacak yarım kalmış işleri
vardı. Ama ecel geldiğinde ömür vefa etmeyecek. Planladığımız işlerimizi
bitiremeden öleceğimizi düşünelim.
Nasıl ki işimiz icabı elimizde
evraklarımızla bir devlet dairesine gittiğimizde o dairede görevli memurun
evraklarda bir eksik bulur mu? Diye temkinli davranıyorsak Ölüme her zaman
hazırlıklı olup Şöyle bir düşünelim. Acaba bu konuda dini görevlerimizi yerine
getirebiliyor muyuz? Eğer bu yolda görevlerimizi tam yerine getirmiş isek ne
mutlu bize…
Allah’ın verdiği ömür bitecektir.
Birlikte yaşadığımız anne, babamızdan, yârimizden, evlatlarımızdan,
sevdiklerimizden, ayrılıp gideceğiz. Allah herkese iman nasip eylesin…
HER CANLI ÖLÜMÜ TADACAK:
Dünyaya gelen her canlı mutlaka ölümün acısını tadacaktır. İnsanoğlu her şeyden
habersiz dünyaya gelir. Anne ve babanın çabalarıyla yaşamaya devam eder. Kimi
çocukluğunu doya, doya yaşar kimileride yaşayamaz. Zaman gelir bir genç kız
veya genç bir delikanlı olarak hayata adım atarlar. Gün gelir evlenir yurt yuva
kurar. Çoluk çocuğa karışır. Çocuklar büyürler bir kuş misali tek, tek yuvadan
uçmaya başlarlar.
Bu
defa bir dünya telaşıdır alır başını gider. Çalışır mal mülk servet para sahibi
makam sahibi olurlar. Kimileri aç susuz sefil ve rezil yaşar. Yinede yaşadığı o
rezilliklere karşı hayatından memnun olur. Hiç ölmeyeceklermiş gibi çalışırlar.
Gün olur servetler üçe beşe ona katlanır. Gün olur tüm servet biter.
Ancak
ölümde torpil yoktur. İster ağa, olsun ister paşa. Allah’ın verdiği ömür
bitecek. İnsanoğluna verilen nefes sayılıdır. Ölüm sırası geldiğinde insanoğlu
ya trafik kazası sonucu ya bir hastalık sonucu ya kalp krizi geçirip mutlaka
ölecektir. İnsanoğlu topraktan gelmiş geride toprağa dönecek. Âşık Veysel,
“Benim sadık yârim kara topraktır” sözünü boşuna dememiştir. Hepimizin varacağı
yer kara topraktır.
CERİT MEZARLIĞI:
Eskiden yol Cerit mezarlığının içinden
geçerdi. Akşam namazından sonra hiçbir kimse korkusundan mezarlığa dönüp
bakamazdı. Ancak devlip lakaplı bir deli kadın vardı. Genelde bu deli geceleri
mezarlıkta yolun üzerinde bulunan ceviz ağacının kovuğunda yatardı.
Anlatılanlara göre. Yıllar önce ağabeyli
karakolundan köye gelen iki jandarma erinin gece ayak seslerini duyan deli.
Homurdanarak ağacın kovuğundan çıkar. Askerler ölülerin hortladığını sanıp
bağırarak kaçarlar. Muhtar’ın evine geldiklerinde nefes, nefese titrek bir
sesle meseleyi muhtara anlatırlar. Muhtar. Oğlum siz deli misiniz? Ölüler
yerinden kalkar mı? O bir delidir. Korkmayın. Demişse de askerleri ikna
edememiştir. Askerlerin karakola dönmelerinden bir hafta sonra askerin birinin
öldüğü söylenir.
Olay Merhum Salman ENGİZEK’İN muhtarlığı döneminde
yaşanmıştır. Eskiden mezarlık çok bakımsızdı. İçerisinde hayvanlar otlatılırdı.
Şimdiki gibi özel yapılmış mezarlar ve mermer taşlarından yazılmış taşlar yoktu.
Ancak sayılacak kadar az isim ve tarih yazılı taşlara rastlanırdı. Köy halkının
sırtlarıyla getirdikleri tandır taşlarıyla mezarlığı süslemişlerdi. Vatandaş
bir yakınının mezarına bir çift taş yaptıramayacak kadar yoksuldu. Yazılı taş
yerine mezarın başına ayakucuna tandır veya kuru bir ağaç sırığı dikerlerdi.
Mezarlıkta en az yüz elli yıllık beş tane büyük ceviz ağaçları vardı. Çeşitli
renklerde güller, susam gibi bitkiler yeşerirdi.
1971 / 1972 Yıllarında Köy muhtarı merhum
Ali ONARAN’IN öncülüğünde Hayırsever vatandaşlarında katkılarıyla
Küçük Gazi Hasan YILDIZLI ve Salman YEŞİL’E ait traktörlerle taş getirterek
etrafına altmış santim yükseklikte duvar örüldü. Mezarlıktan geçen yol kapatılarak
dışarı alındı. Azda olsa mezarlık korunmuş oldu. Eski belediye başkanlarından
Sayın A.Nazım Engizek duvarları yeniledi. Yolun
altına gelen bölüme demirli beton döktürdü. Öyle kaldı. 2004 yılında belediye
başkanlığını kazanan
Sayın K.Mehmet YILDIZLI mezarlığın tüm çevresine bir
metre yükseklikte demirli beton ve duvar ördürdü. Muhtelif yerlere sular çekildi.
Musluklar takıldı. Bir vatandaş görevlendirilerek ağaç fidanları musluklardan
sulanmaya başladı. Su yatağı ıslah edilerek yol haline getirildi. Her tarafına
yol yapıldı. Parka taşları döşetildi. Tandır taşları azda olsa temizlendi. Gereksiz
ağaçlar kestirildi. Yabani otlardan temizlendi. Fakat mezarlığın daimi bir
görevlisi yok.
Ayrıca tel örgüyle çevrilmesi
gerekiyor. Yoksa tüm çöpler mezarlığa doluyor.
Ancak
vatandaşlar tarafından düzensiz dikilmiş Kamalak, Ardıç ağaçları vardır. Biz
yeşilliğe karşı değiliz. Ağaçların düzensiz dikilmesine karşıyız. Zamanla
burası büyük bir ormanlık haline gelecek. Vatandaş cenazesini gömecek yer
bulamayacak. Yol yakın iken yetkililerin düzensiz dikilmiş ağaçlarla
ilgilenmesini bekliyoruz...
ESRARENGİZ IŞIK:
1973 Yılında mezarlığa yakın köye uzak 2
katlı ahşap bir ev yaptırdım. Benimle beraber iki komşu daha ev yaptılar. Yakın
çevremizde üç evden başka ev yoktu. Yoldan geçen insanlar bu adamlar bu kadar
mı korkusuzlar. Mezarlığın yakınına ev yaptılar. Diyenler olmuştur. O yıl eve
taşındık. Köyde elektrik yok Ortalık zifiri karanlık on yedi Kasım Cuma gecesi
Saat 00.40 sularında dışarı çıktığımda mezarlıkta iki metre kare genişliğinde
bembeyaz parlak bir ışık gördüm.
Acaba birisi el feneri düşürmüş olabilir
mi? Dedim. Kendi el fenerimi alarak ışığa doğru yürüdüm. Yaklaştığımda ışık
benden uzaklaşmaya başladı. Korkmadım desem yalan olur. Dualar okuyarak
ilerledim. Mezarlık çok taşlı olduğu için yürümekte. Zorlanıyordum. Ben vardıkça
ışık daha da uzaklaştı. Bir müddet sonra kayboldu. Bulunduğum yerde Etrafıma
baktım ilk gördüğüm yerde tekrar gözüktü. Geri döndüm ben ışığa yaklaştıkça
uzaklaşıyordu. Eve geldim. Dönüp baktığımda aynı noktada ışıyordu. Şaşırdım.
Gördüklerim hayal değil gerçekti. Bir müddet seyrettim.
Bu işte bir hikmet var dedim. Fatiha
okuyup. Odama girip yattım. Fakat sabaha kadar uyuyamadım. Aradan 40 yıl gibi
bir zaman geçmesine rağmen. Geceleri her dışarı çıktığımda Mezara bakarım…
SAYGILARIMLA:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder