Aramızdan Ayrılanlar

KAYBETTİKLERİMİZ
KAYBETTİKLERİMİZ
Çağrı Güler Mustafa Baykut M. Ali Güneş Urus Kemal Gülsüm Çakıl Ayşe Ibrık Hüsne Zorkun Bağdat Elmas Emine Güler Dursun Sivri Havva Rande Cennet Mağara Hüsne Berk Hortlu Hacı Vakkas Kaya Kazakçı Yusuf Yusuf Kırıcı Mustafa Dinler Semerci Durdu Emine Yarbaş Mercen Yıldızlı Mahmut Ali Sultan Karagöz Elif Dolgun Ramazan ve Ülkü D.Şehitleri Emine Kozak Ambarcı Elif Doruk Ali Fatık Onaran Ahmet Dinler Osman Ahmet Zeynep Gök Hasan Dilbaz Hanifi Kekil Mısto Hüseyin Ömer Çirkin Zeynep Nurhak Sinan Dolgun Azzıkçı Ali Hava Kekeç Ümmusün Mehmet H.Kökenöz Ayşe Kökü Hanım Tükel Mehmet Aygörmez Elif Aygörmez Ayak Cuma Mehmet Yalçın Hatice Sarıaltun Beser Mustafa Recep Mehmet İmam Cuma Ayşe Kınalı Mehmet Koca Ayşe Karabıyık Ayşe Demir Nalbant Hasan Ahmet İğde Bömrklü Onbaşı Mehmet Havuç H.Temizyürek M.Onaran E.Çetinkaya Cengiz Sümbül Fatma Berker U.Ahmet Gök Fatih Yakar ve Eşi Hasan Arı ve Eşi M.Ali Arı Hatice Yıldızlı Fahri Yıldızlı İsrafil Yıldızlı Abdurahman Çolak ve Eşi Alırza Ünal Kızı emine Mehmet Kardeş ve Eşi Akif Kuş Fatma ve Merve Koca Furkan ve Nursel Mehmet Dilik ve Eşi Ayşe Dilik Teslime Dilik Ayşe Dilik Salman Malkoç Beser Malkoç Fadime Malkoç Esin Malkoç Beser Mıstık Kasım Zorkun Duran Tekin İbrahim Kozak Nurgül Kozak Canan Kozak Cansu Kozak Enes Kozak Edanur Çalışkan Elif Yeşil Emre Çalışkan Gülsüm Çalışkan Hatice Sivri İsa Filiz Mehmet Canlı Mehmet Çadır Muzaffer Deşir Nursel Hasırcı Ramazan Kırıcı Salman Erinci Yakup Zorkun Yusuf Kelle LİNK ADI Cahal Berk Ebili Berk Mehmet Berk Ökkeş Berk Mıstık Berk Ayşe Berk Selver Berk

14 Eyl 2022

Unutulan Adam

       UNUTULAN ADAM
       Bir zaman bir seyahat esnasında yolum Çağlayancerit'e de uğramıştı, akşamüstüydü, elbette Âşık Ali Ataş abimize uğramadan geçilmezdi ve geçmedim, gidip bir ziyaret edelim, hali hatırı nicedir, derdi tasası var mıdır bir sual edelim diyerek varıp kapısını çaldım, kapıyı Ali abimizin eşi muhterem ablamız açtı ve buyurun dedi. Ali Abi evdeler midir? Diye sorduğumda evde olduklarını öğrendim içeri buyur ettiler girdim selam verdim oturdum hoş beş merhaba derken Ali abiyle derin bir sohbete koyulduk o anlattı ben dinledim not aldım.

      Gördüm ki onu dinlediğimde yılların verdiği yorgunluk, meşakkat ve elemlerin onu hayattan soğutamadığını ve hâlâ dimdik başıyla insanlara kendi çapında hizmete devam ettiğini, bütün varlığını dostlarına, sanatına adadığını anladım Saatlerce konuştuk. Bir baktım vakit gece yarısını biraz geçmiş zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Hülasa, aldığım notlarımı şöyle bir sıralamam gerekirse, Adı soyadı: Ali Ataş, mahlası Âşık 1946 yılında dünyaya gelmiş 1956 yılında ilkokula başlamış okulu normal süresinde bitirmiş.

      Öğretmeni olan Ali Asker ta! O günden Ali’nin zeki ve ufku açık bir çocuk olduğunu tespit etmiş olduğundan Ali'yi kendi memleketine götürüp okutmak, yetişmesine katkıda bulunmak istemiş fakat ailesi buna müsaade etmeyince mecburen köyünde kalmış. Bir müddet babasıyla bağda bahçede tarlada çalışmış. İlkokul yıllarında çok güzel resimler çizdiğini ressam olmak istediğini ancak birden bire kararını değiştirip şiir yazmaya başladığını anlatır. 

      Âşık Ali öylesine çalışmış ki uğraşmadığı sanat yapmadığı iş kalmamış. İlk sazını tenekeden yapmış kısa zamanda saz çalmayı öğrenmiş. Daha sonra kendisine yeni bir usta sazı almış düğünlerde, aile ortamlarında, toplantılarda çalıp söylemeye başlamış Onun saz çaldığını duyan köyün bazı insanları babasına şikâyet etmişler Ali saz çalıyor günahtır, haramdır, cehennemde yanar demişler. Bu tür sözlerden etkilenen baba Ali’nin saz çalmasına izin vermemiş. Bir gün O saz çalarken babası rastlar ve sazını elinden alır duvara vura vura kırar.

      Sazının kırılması dolayısıyla sanata ve kişiliğine saygı duyulmamasına dayanamayan Ali babasına küserek o gece evinden ve köyünden kaçar. Sabahtan akşama kadar yaya olarak yürüyerek köyden 30 kilometre uzaktaki asfalta akşam namazı varır. Bir yük kamyonuyla Kahramanmaraş'a varır, vakit gece yarısıdır birilerine buralarda yatacak bir yer olup olmadığını sorar, oteli gösterirler ama parası yok ki kalsın, durum anlaşılınca bir yer tarif ederler, tarif edilen yer handır. O gece handa yatar sabah olur hancıya derdini anlatır hancı bir haftalığına Ali'ye bir kaç kuruş borç verir.

      İlk işi bir ekmek iki domates alıp karnını doyurmak olur. Bir kendir alarak bir müddet hamallık yapar. Hamallıktan kazandığı parayla hancıya olan borcunu öder. Daha sonra yazdığı şiirleri matbaada çoğaltıp çarşıda, mahallelerde satmaya başlar. Kazandığı parayla tekrar yeni bir saz alır, sazıyla Türkiye'nin birçok ilini ilçesini köylerini dolaşır. Sazı yanında her gördüğü insana irticalen türküler söyler bir takım âşıklarla, şairlerle atışmalar yapar. Halk bundan ötürü Ali’ye Âşık lakabını takar kendisi de şiirlerinde bu mahlası kullanmaya başlar.

       Bir iki yıl gurbette kalan Âşık Ali 1968 yılında tekrar köyüne döner. Evlenir, askere gider 24 ay askerlik yapar şiir yazmaya devam eder yazdığı şiirler ogünün mahalli gazetelerinde yayımlanır. Askerlik dönüşü yine işsizdir. İnşaat işçiliği, fotoğrafçılık, su ve elektrik tesisatçılığı yapar. Sonra bu işleri de bırakır 1973 yılında elektronik kitaplar dergiler okuyarak Radyo tamirciliği yapmaya başlar. 1984 yılında köyüne elektrik gelince radyoculuğun yanı sıra Televizyon tamirciliği de yapmaya başlar. Ustanız var mıydı? Diye sorduğumda "hayır dedi her şeyi bakarak, duyarak, görerek öğrendim" dedi.

      2004 yılında bağ-kurdan emekli olduktan sonra bütün ağırlığını şairlikten yana yazarlıktan yana kullanır. Sohbet bu minval üzere seyrederken bir ara hiç ziyaretçileriniz de gelir mi diye sordum, içten bir ah! Çekti ki anlatamam. Keşke sormasaydım, "Ne oldu efendim" dedim, "Bilal Bey elimde sanatım var iken halim hatırım soruluyor sayılıyordu şimdiyse kimse gelip kapımı çalmaz oldu. Meslek bitti hatır gönülde bitti diye sitem vari konuştu ve İşte böyle birazda yaşlanınca hatır gönül işi tamamen bitermiş dedi ve hüzünlendi. Ancak çarşıda mahallede gezerken karşılaştığım on kişiden iki kişi hal ve hatırımı sorar kalan sekizinin umurunda bile olmuyorum. Unutuldum, Bilal Bey unutuldum dedi ve ben de bu vesile ile bu kelimesini yazıya başlık olarak kullanmaya karar verdim

       Âşık Ali'ye bir dokundum bin ah! İşittim. Hani bizde şöyle bir atasözü vardır dedi "kurt kocarsa köpeğin maskarası olurmuş" Hele büyükler hiç sormazlar dedi, büyükler deyince kimi kastettiniz dedim? Belediye başkanları, kaymakamlar, ilçe başkanları hiç birinin aklına bile düşmüyorum dedi. Bu güne kadar gelmiş geçmiş kaymakamlara nice methiyeler yazmış bırakın ziyaret etmeyi bir telefon açıp teşekkür eden bile olmamış.

       İlçeye gelen kaymakamlardan Sayın Olgun Öner Bey bir defa da olsa beraberinde karakol komutanı emniyet amiri ile birlikte zorlu bir kış günü ziyaretime geldiler beni çok mutlu ettiler Kendilerine teşekkür ediyorum diyor. Şairlik ve yazarlık devam ediyormuş. On iki adet şiir kitabı yazmış onu basılmış diğer ikisi basıma hazır vaziyete gelmiş. Ayrıca 276 sayfalık 1950 den bu yana Çağlayancerit ile ilgili Genel kültüre dayalı yaşanmış gerçekleri, kendisinin yaşadıklarını, ilçesinde ileri gelen birçok kişilerin biyografilerini yazmış ve birçok makaleler kaleme almış ve halen bıkmadan usanmadan bu hizmetini devam Ettirmektedir…     Şair Yazar Bilal ÖKSÜZCE


Hiç yorum yok: